Paylaş

Diyebilirim ki eski dünya söze ve kulağa hitap ediyordu. Yenidünya ise göze hitap etmektedir. TV, Sinema, Medya, Sosyal Medya ve tüm bunların pazarlanma alanı olan internet vasıtası ile insan insana olan ilişkinin sadece kalitesi değil oranı da değişti.

Eskiye ait olanın ya da insan insana/insandan insana olanın güzellemesini yapacak değilim; fakat sanal ortam birey üzerinde gerçek insanların yaratacağı psikolojik etkiyi/baskıyı/faydayı ortadan kaldırdı.

İnsanlar, açık bir meydanda 10 kişinin önünde söyleyemeyeceği ve yapamayacağı herhangi bir şeyi sanal ortamda binlerce insanın görebileceği bir şekilde yapabilmektedirler.

Bunun böyle olmasının sebebi sanal ortamın kendi tabiatı ve insanların sanal ortama dair algıları ile ilgilidir.  Çünkü zihinde sanal ortam gerçeklik ve gerçek dünya olarak algılanmamaktadır.

Ondandır ki mahremiyet duygusu olan ve mahrem kalmanın gerekliğine inanan bir kişi, vesikalık bir fotoğrafını tanıdığı/tanımadığı herhangi birisine vermekten imtina ederken; kendi fotoğrafını yüzlerce kişinin cep telefonuna yollayabilmektedir. Vesikalık fotoğrafa dair gerçeklik algısı ile telefon ekranında gözüken fotoğrafın gerçeklik algısı birbirinden ayrılmıştır insan zihninde.

Gerçeklik algısının bozulması veya birilerinin bu algının farklı olduğunu fark etmesi birden bire olmadı. İnsanların sinemaya, televizyona verdiği ilk tepki şimdiki gibi değildi tabi ki. Sanal ve gerçek olan daha iç içe idi. Duyarsızlaşma zamanla ve aslında belli bir plan dâhilinde gerçekleşti.

Sinema sektörü eskiden beri kültürel pazarlama aracı olarak kullanıldı. Kendini tanıtma ve ötekini tanımlama aracı… Bu durum batı menşeli kültürün küresel alana yayılması projesi olarak algılanırdı ve bu belliydi de zaten. Batı, diğer dünyaya göze hitap edecek şekilde pazarlandı ve diğer dünya ise batıya vahşi/düşman/ilkel/terör olarak lanse edildi.

İşgalci kovboyun tabancasına özenilir ve fakat toprakların asıl sahibi yerlilerin oklarından ve bıçaklarından ürkülür. Uçaklarla atom bombasını atıp binlerce insanı saniyesinde öldüren ABD’dir ve fakat insanlar uçak kaçıran Ortadoğuludan korkar. Bunu anlamak için kırk fırın ekmek yemeğe gerek yoktur. Helalinden iki lokma yeterlidir diye düşünüyorum.

Fakat son yıllarda başka bir şey yapılmaktadır. Sinema sektörü insanları çılgınca bir vahşete hazırlamayı görev olarak üstlenmiştir. +18 yerine “–İnsan” logosu üretilmeli ve insan olanın izlememesi gerektiği anlaşılmalıydı. Aşk, cinsellik ve pornografi belki hala kültür pazarlaması ve para ile ilgilidir. Fakat vahşet ve savaş içerikli medyanın amacı artık başkadır bence.

Günün sonunda televizyonda, ekranlarda izlediğimiz savaş görüntüleri, meydana gelen şiddet olayları, insanların açıktan bir şekilde gözler önünde öldürülmesi insanın iç dünyasında bir etki yaratmamaktadır artık.

On yıllardır özellikle Amerikan sineması ve ardından bütün dünya sineması insanları tepkisizleştirmeye dair binlerce film, sinema yapmış ve yayınlamışlardır.

Savaş konulu sinemalar…

Şiddet içerikli pornografi…

Psikopat ve sosyopat içerikli sinema filmleri…

Görünürde eleştirel ve fakat aslında insanın savaşa, ölüme ve vahşete dair duygularını körelten tarihi ve biyografik filmler…

Yıllar önce sinema sektörü yoğun bir şekilde terör, terörizm, Ortadoğu, İslam, Rusya ve Çin temalı sosyal psikoloji alanına hitap eden sinema filmlerini yoğun bir şekilde piyasaya sürüyordu.

Fakat bunun etkisi ve prim gücü azaldığı için kitlesel bir duyarsızlaştırma amacını güdecek, her türlü duyguyu, hassasiyeti köreltecek, rencide edecek; gerçek ve sanal arasındaki farkı ortadan kaldıracak medyalar piyasaya sürüldü, sürülmeye devam ediyor.

Herhangi birimizin 10-15 yıl önce duyduğumuzda bile vereceğimiz reaksiyonun yüzde birini canlı canlı haber kanallarında,  sosyal medya ekranlarında gördüğümüz halde veremez olduk.

Ekranlar, anında insanın gerçeklik duygusunu manipüle etmekte ve verilmesi muhtemel olan reaksiyonları bastırmaktadır.

Böyle bir yatırım yapılmasının asıl sebebi bana göre şudur:

Artık günümüzdeki hiçbir savaş gizli saklı bir şekilde yapılamayacaktır.

Birileri istemese bile bütün katliamlar, vahşetler, öldürmeler, haksızlıklar, istismarlar anında milyonlarca kişinin görebileceği şekilde yayınlanacaktır.

Ve fakat insanlar bunları bir sinema filmini izler gibi bir duygu ve reaksiyon ile izleyeceklerdir.

Devletler için bundan daha önemli ve daha çok istenecek başka hiçbir şey yoktur. Yaptıkları her türden gerçek vahşet aleni ve fakat izleyenlerin tepkileri ve hisleri gerçeklikten uzak. Sokakta, gözümüzün önünde bir çocuğa atılan tokadın uyandıracağı duygu ile vücudu devletlere ait bombalar ile paramparça olmuş bir bebeği ekranda gördüğümüzde hissedeceğimiz duygu aynı olmayacaktır.

Günümüz dünyası şaşırma, kahrolma ve hayret etme duygularının eridiği ve yok olduğu bir dünya olacaktır; olmuştur.  Hem de medya, sinema ve sosyal medya eliyle.

Çünkü tüm kesimler vermek istedikleri mesajı (acındırma, sevdirme, nefret ettirme, destek toplama, korkutma, duyurma vs.) pornografi yöntemini kullanarak vermektedir.

"Çay, dinlemek ve yazmak olmazsa kendimi kötü hissederim" diye düşünen biri...

Yorum yap