Özgürlük kadar güzel bir kelimeyle anarşizm gibi bir kelime biraraya geldiyse dünya hayli karmaşık ve kötü bir yer oldu demektir.
Gökkubbe altında tam anlamıyla iki dünya var. Biri temel yaşam haklarını kaybetmiş olanlara ait. Rakamların ne değeri var,ister bin deyin, ister milyon. Onlar yaşam savaşı veriyorlar. Hayatta kalma savaşı. Ölmek için çok sebepleri var ama onlar yaşamayı seçiyorlar. Ne demokrasi var, ne özgürlük, ne devletleri var, ne de kafalarını sokacakları bir çatı. Onlar sadece hayatta kalmak istiyorlar.
Ya dünyanın diğer tarafı?
Diğerlerinin ölümcül sessizliğine karşı onlar özgürlük tamtamları çalıyorlar.
Bundan önceki asırlarda ayıp olan, kusur olan, terbiye edilmesi gereken, gizlenmesi gereken her şey bugün özgürlük adına raflara çıktı.
Özgürlük kelimesi ne allı pullu, ne sihirli bir kelimeymiş meğer.
Adını özgürlük koyduğumuz yaşamımızda nelerin kölesi, nelerin bağımlısı olduğumuz gerçeğiyle kimse yüzleşmek istemiyor.
Özgürlük adına daha şımarık bir dünyaya uyanıyoruz her gün. Özgürlüğün de sınırları olduğu gerçeğini unutuyor bireyler, karşısındakinin sınırlarında at koştururken.
Bu gerçeği en net gözlemlediğimiz alan sosyal medya.Sosyal medya meydanında ahlaka ihtiyaç yok mu sandınız. Bir kişiyle sohbete nasıl başlanır, neler sorulur, sınırlar nereye kadar uzanır, eleştiri, teşekkür, takdir nedir, mahremiyet, namahrem nedir, yalan doğru, gerçeği gizlemek ya da saptırmak, sapıklık, taciz, tecavüz, pedofili nedir?
Bunları sosyal medyada yapınca sayılmıyor mu sandınız? Klavye başında, ekran karşısında olunca ahlaka ihtiyaç yok mu? Ne olmalı? Yeni bir peygamber mi gelmeli? Yeni vahiyler mi inmeli? “O müminler ki klavyelerini yalana bulaştırmazlar. O müminler ki ekran karşısında fuhuş işlemezler. O müminler ki sosyal ağlardan toplumu felakete sürüklemezler” mi demeli?
Sosyal medyada yüzünü gördüğün her kadına pazara düşmüş mal muamelesi yapıyorsun.Yolda gördüğün kaç kadına “çok güzelsin görüşelim mi” dedin? Saklandığın ekranın karşısında, içindeki vahşiyi konuşturuyorsun. Gecenin bir vakti minibüste yolculuk yapan kızı uzun uzun dikizleyip, indiği durakta inip evine kadar takip edip kızın yüreğini sıkıştıran tacizciden ne farkın var?
Özgürlük dediğin birçok şey hastalık olabilir mi mesela?
Zorbalık ne zamandan beri özgürlüğe kardeş oldu?
Kabalık, patavatsızlık, düşüncesizlik, saygısızlık hatta taciz, tecavüz özgürlük gömleği giyeli çok oldu.
Sosyal medya insanlığın yeni agorasıdır. Dijital agora. Yani bizim kasabanın meydanından farkı yoktur.
Normal hayatta saygı dolu ne çok insanı sosyal medyada acımasız bir savaşçı gibi eleştiri yaparken görüyorum. Dijital agoramızın kurallarına dayanamayıp hayatı terk edip gidenlerimiz ne çok. Daha yenilerde ünlü güreşçi Hana Kimura dijital zorbalığa dayanamayıp intihar etti.
Yenilerde tanıştığım genç bir bayan sosyal medyada yaptığı paylaşımları göstererek “ abla ben nerde hata yapıyorum” dedi. Altından ne çıkacağını anlamama rağmen sordum “hayırdır?” “Ben ahlaksız ya da davetkar bir şeyler yapıyormuşum gibi mesajlar alıyorum. Bana gelen son mesaj babam yaşında birisinden, karısının öldüğünü benimle görüşmek istediğini yazıyor. Profilime biraz baksa yirmi beş yaşında olduğumu, evli olduğumu, çocuğum olduğunu görürdü. Beni yolda görse kızım der, günlerdir düşünüyorum bu mesajları almayı hak edecek ne yapıyorum diye? Varın buna da siz cevap verin. Hikayeyi azıcık büyüteyim mi? Eşi bu mesajları görse “Bu nedir, sen ne yapıyorsun?” dese. Sonuçta oda yurdum erkeği. Kıskansa, sıkı kavgalar etseler. Mesele artık çirkin bir noktaya gelse ve kadının adına pis bir leke sürülüp yuvaları yıkılsa. Kadın, adına sürülen lekeyi kaldıramayıp intihar etse.Hani recm cezası var ya, bir çukura kurbanı yarısına kadar gömüyorsun ve meydandaki herkes taşlayarak öldürüyorlar. Burası dijital agora ve burası da dijital agoranın recm meydanı. Taşını alan gelsin…