Bir toplumun gerçek karakteri, çocuklarına nasıl davrandığıyla ortaya çıkar.

Nelson Mandela

 

Bir sorunu çözmenin yolu önce onunla yüzleşmeyle başlar. İstismar toplumun her kesiminin ilgisini çeken ve yine istisnasız her kesiminin kötü gördüğü bir durum.

İstismar: Kişiye istemediği bir şeyi ona rağmen yapmak.

İhmal: Gereken ilgiyi göstermeme, önem vermeme, boşlama.

Türkiye’de ve dünyada maalesef istismara uğramış ve uğrayan çok çocuk var. Bu çocuklar çoğu zaman ilerleyen yaşamı boyunca beden, zihin ve duygu dünyasında yaşadıkları istismar ve ihmalin izlerini görecek, acısını çekecekler.

İstismar edenin zalim, istismara uğrayanın mağdur olduğunu ortak fikirle kabul ediyoruz. Hukuki açıdan yapılacak çok düzenleme var ama ben toplumsal bakışa, toplumsal algıya değinmek istiyorum.

Bilinen bir gerçek var ki ihmale ve duygusal istismara uğrayan çocuk sayısı cinsel istismara uğrayan çocukların onlarca katı…

Ve biz toplum olarak ihmale gözlerimizi kapatmışız.

Başında bir çatı varsa orayı yuva, başında bir yetişkin varsa onu ebeveyn olarak kabul ediyoruz.

Annenin ve babanın fiziksel şiddet, duygusal şiddet ve ihmalini görmezden geliyoruz.

Anne babasıdır ne yapsa yeridir bakışı hakim.

Çok değil bundan kısa bir zaman önce kadınlar için ‘kocasıdır ne yapsa hakkıdır’ diyen bakış şimdi şükürler olsun eşler arasında istismar ve ihmali kabul ediyor.

Sorun şu; toplumun en alt yapı taşı olan çocuklara anne ve babaların yaptığı duygusal istismarı ve ihmali ne zaman göreceğimiz…

Benim ülkemde kutsal kabullerden biri de ‘ana’ kavramıdır. Babaların günahıyla yüzleştik. Dayakçı baba, ihmalkar baba, aldatan koca… Anaların günahıyla ne zaman yüzleşeceğiz?

Ast üst ilişkisi mantığıyla kurulan yuvalarımızda kocasından şiddet gören, ihmale uğrayan kadın ‘mağdur, acı çeken, gariban’ olarak ifade edilip ilgi, alaka, anlayış görürken kendi alt kademesinde bulunan çocuklarına nasıl davranmakta?

Şimdi ben sorayım siz cevap verin.

Kendi hayatının, kararlarının, tercihlerinin, acılarının yükünü çocuğuna yüklemek duygusal istismara mı girer, ihmale mi?

Yanlış bir evlilik yapar, o yanlış evlilikten çocuklar yapar, çocuklarını kocasının zulmünden ve evin mutsuzluğundan koruyamaz. Çocuk biraz palazlanınca ‘senin için sabrettim, katlandım’ diyerek hayatının, tercihlerinin tüm yükünü çocuğuna yüklemek istismara mı girer, ihmale mi?

Gün aşırı çocuğa babasının ne kadar kötü olduğunu, ondan ne çok çektiğini anlatır durur. Çocuğun zihnindeki, kalbindeki babayı öldürür. Bu durum istismara mı, ihmale mi girer?

Suratı beş karış çocuğuna, kocasına, hayata söylene söylene evini yuvalıktan çıkaran bir annenin tavırları istismara mı girer, ihmale mi?

Çocuğun; erkekliğe, kadınlığa, evliliğe, cinselliğe olan bakışını, inancını öldürür. Bu durum istismara mı, ihmale mi girer?

Evine çiçek almayan, sevgililer gününü, evlilik yıl dönümünü kutlamayan babaların adı “ihmalkar” diye anılırken; eşinin ve çocuklarının önüne, yüzünde güller açarak çorba koymayan annenin adı neden “ihmalkar” diye anılmıyor?

Her çocuk annesinin, babasının gözlerinden öğrenir insan olmayı, kadın olmayı, erkek olmayı, eş olmayı, hayatı, değeri, biricikliği, nefreti, kahrı, istismarı, ihmali…

Yorum yap