Paylaş

Adalet; zalimin cürmünü ifa ederken olmasına tahammül edemediği nimet…
Adalet makro sistemlerden mikro sistemlere kadar her sistemin olmazsa olmazı…
Kimden gelirse gelsin, nerede meydana gelmiş olursa olsun adalet kavramına zeval getiren her olguya her eyleme karşı Müslüman olarak karşı durmalıyız, müdahale etmeliyiz. Bunu bazen bir öğütle (Nisa/63) bazen bir STK ile, bazen ifsad eden sisteme karşı insanlık namına ihya hareketiyle engellemeliyiz.
Adalet sadece yönetim mekanizmasının çarklarını oluşturan cümleler ile sınırlı kalmamalı, aynı zamanda kendi sisteminde veya başka sistemlerde de aynı şiddetle adaleti savunmak belki de kendi adalet sistemimizin de doğru bir şekilde kurulmasına vesile olacaktır.
Sadece kendi coğrafyanda adaleti istemek, sadece kendi şahsına ve çıkarlarına uygun gördüğü miktarda adaleti istemek de adaletsizlikten başka bir şey değildir.
Sizi sayılarla boğmak istemiyorum. Yemen’de şu kadar dakika içinde şu kadar çocuk ölüyor, Afrika’da her yıl temiz suya ulaşamama sebebiyle bu kadar insan ölüyor (onların kıymetli mallarına çöküp suyu bile çok gören emperyalistlerle elbette hesaplaşacağız) gibi yazıları hepimiz az çok okumuşuzdur. Üç yüz yıldır başta Müslüman coğrafyalar olmak üzere ifsada ve imhaya maruz kalan dünyanın ihtiyacı olan adaletli bir sistem için insanlık neyi bekliyor?
Köleliği 1865 Yılında kaldırdığını iddia eden Amerika’ya (şer saçan devletlere) hangi köleler inanacak? Bin yıldır İslam’ın galebesi için mücadele eden milletimiz bu mücadeleyi 5 vakit namaz için mi verdi yoksa eşsiz bir hayat nizamı için mi?
Namaz kılan köle tabirini iyice kavradığımız vakit bu sorduğum sorulara cevap bulacağız. İslam düzenleyici ve müdahaleci bir dindir, iyiliği adil olanı emret kötülükten adil olmayandan sakındır demek, nizamı ferdi olarak sağlama noktasında bir çığırdır.
Bugün bize dayatılan ve fıtri veya maddi zulme uğramamıza sebep olan her ne varsa buna müdahale etmek, namaz kılan efendiler olma yolunda yol katetmemizi sağlayacak yegane iştir. Dünya sistemini kendi çarklarına göre düzenleyip bize yalnız yaşamamıza yetecek kadar imkan veren, çalıştığımızın karşılığını, zulüm enstrümanları ile kendi sistemine dahil eden kişilere, bize şekil verdikleri tezgahı kırıp yere sererek cevap vermemiz gerekmektedir.
Bu zulüm sisteminden kurtulmak için başta kendi hayatımızı düzenlemeli ardından gerektiği takdirde “Kurtarıcı” olarak bize gösterilen, bizi bu sistemin çarkına atan ve adaletsizliği damarlarımızda hissetmemize sebep olan (siyasetten sanata vs) kim varsa onlara karşı harekete geçip bu işlerin böyle ilerlemediğini yola devam etmek için ancak adalet üzerine kurulmuş bir sistemin gerektiğini anlatmamız gerekmektedir.
Zaten kendilerine bu denli ehemmiyet arz eden mevzuyu: “Adalet mülkün temelidir, mülk ise devlettir.” basitliğinde anlattığımız zaman, karşımızda düzen karşıtı, anarşist Nietzsche olmadığı takdirde bize anlayışlarıyla destek olacaklardır.

Allah'ın kulu

Yorum yap