Birinin başka birini anlayabileceğini sanmıyorum. Kendimizi kandırmayalım. Kimsenin birbirini anladığı yok. Bir kere bu mümkün değil. Bu konuda gösterilecek çaba belki anlamlı olabilir ama bu bizi “anlama” sonucuna götüremez. Öte yandan birine veya bir şeye değer vermek, üzerine düşeni yapmak, bu ayrı bir konu.

Nasreddin Hoca rahmetlinin damdan düştükten sonra etrafını sarıp tavsiyelerde bulunan kalabalığa: “Bana damdan düşen birini getirin, benim halimi ancak o anlar” şeklinde çıkışması dahi bu açıdan anlamlı gelmiyor bana. Zira insan olarak özellikle duygusal-duyusal hafızamız, zannettiğimiz kadar güçlü değil. En büyük felaketleri bile birkaç gün içinde unutuyoruz. Rahmetli tabi burada kendisi gibi o anda damdan düşmüş birini istiyorsa taşlar oturur yerine belki, yoksa geçmişte bazı sıkıntılar çekmiş olsak da tek hatırladığımız ve anlamlandırabildiğimiz şey şu “an”ımız oluyor. Bu bizim korunma mekanizmamız: unutmak. Unut(a)masak nasıl yaşarız?

Birinin halini anlamak… Sürekli unutan bir varlık, muhatabının halini ne kadar anlayabilir? Etrafımızda “Beni anlıyor” dediğimiz insanların kırılma noktalarına bir bakalım. Gerçekten anlasalar o tepkileri verirler mi?

“Seni anlıyorum…” Bu cümleyi sadece yabancı dilde konuşurken veya yabancı dilde konuşan birini dinlerken kullandım. Benim için kullanan kişilerde ise en iğreti duran cümle bu.

Doğrusu kimse kimseyi anlamasın da… Saygı duysun, yaşam hakkı versin yeter. Yalan cümleler yerine gerçek bir merhametle ve hâl dili ile muhatap alalım birbirimizi ve her şeyi.

İnsan olmak; birini anlamak değil de bu yolda gösterilen çabalar kadar kendini gösterebiliyor aslında. Çabamız kadar varız bu dünyada ve bu sadece anlama eyleminde değil her alanda geçerli.

“Anlamak yok çocuğum, anlar gibi olmak var,

Akıl için son tavır, saçlarını yolmak var.”

One thought on “Seni Anlıyorum (?)

  • 17 Ekim 2019 tarihinde, saat 20:39
    Permalink

    Yazınız için teşekkürler. Anlamasak da tanımasak da “saygı” diye işaret ettiğiniz nokta çok değerli, isabetli…

    Yanıtla

Yorum yap