Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla.
Günler su gibi hayatımdan geçip gidiyor. Dünya hayatının misalinin gökten inen suya benzetilmesi de bundan olabilir mi acaba? O da göz açıp kapayıncaya kadar bitiyor işte. Dünyaya ilk defa gözlerini açan ve derin bir çığlıkla merhaba çeken insan ve yine aynı dünyaya, nasıl olacağı bilinmeyen bir kapanışla gözlerini kapayacak olan insan… Göz açıp kapayıncaya kadar… Ya da Allah Rasûlü’nün iki parmağının arasını göstererek “şununla şunun arası kadar” dediği zaman gibi.
Ama bu kısacık anı öylesine dolu, öylesine baki yaşamak derdindeyiz ki sanki hiç kapanmamak üzere söz almış gibi açmışız bu defteri: Dünya. Bir oyun ve eğlenceden ibaret olan, şehvetleri ile göz kamaştıran dünya… Bu oyuncağı hepimiz çok seviyoruz, itiraf edelim. Arada bir hatırlatacak bir hakikatle yüzleşecek olmasak, gözümüzü kör edecek kadar mahir bu oyuncağın esiri olacağız. Her birimizin peşinden koşturduğu bir amaç var: Kimimiz iyi bir iş, kimimiz güzel bir ev, kimimiz parlak bir kariyer, kimimiz de huzurlu bir eş için. Bir de bu isteklerin “daha iyisi” var tabii. Hiç bitmeyecek o korkunç döngü.
Sahi neydi bizi dünyaya gözlerimizi açtıran şey? Ne için varız? Ne için var olmaya devam ediyoruz? Bir değirmendir bu dünya. Ne hakikatli bir tespit bu. Öğütülüp duruyoruz her gün yeni bir hedef peşinde. Her güne yeni bir startla başlıyoruz. Ulaştığımız her şeyin gönüllerde bıraktığı o kekremsi tat için mi mücadelemiz? Kavuştuğum hiçbir şey dindirmiyor sızımı. Lezzeti sarhoş ediyor ama mutmain olmuyor şu gönlüm bir türlü. “Kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.” (Ra’d, 13/28) Nasıl da biliyor yarattığını yüce Mevlâ.
“Kadınlara, çocuklara, yığınlarla altın ve gümüşe, soylu atlara, davarlara ve ekinlere karşı tutkulu sevgi insanlara cazip gösterilmiştir. Bunlar, dünya hayatının geçimlikleridir. Oysa asıl iyi olan sonuç Allah’ın yanındadır.” (Âl-i İmrân, 3/14)
Dünyanın en zekisi, başarılısı, zengini, güzeli, yakışıklısı olsan dahi yetmiyor itminan için. Asıl güzel sonuç Allah’ın yanında.
Evet sevgili günlük, bugün şu ayetlerden sonra bunları düşündüm:
“Ey insanlar! Size Rabbinizden bir öğüt, gönüllere huzur veren bir şifa ve müminler için bir rahmet olarak kesin bir delil (Kur’ân) gelmiştir.” (Yunus, 10/57)
Biliyorum, gönlümdeki bu kuraklık dünyanın lezzetleriyle hiçbir zaman yeşermeyecek. Ama insanım, unutuyorum. Ne ilginçtir ki unuttuğumu hatırlamak için de Kur’ân’ın dizinin dibinde bitkinken buluyorum kendimi. Kur’ân, zikirdir; yani hatırlatmadır. Samimi bir dost gibi… Dünyanın cazibesi başımı döndürdüğünde beni sigaya çeker; imtihanların ağırlığı altında ezildiğimde ise beni teselli eder. O’na hayranım. Bu dünyada huzurlu yaşamın tek çaresi O’nunla olmak. Nasıl ve ne kadar şükretsem az gelecek elbet. Ama yine de şükrediyorum sevgili günlük.
Yoluma yoldaş veren Allah’a çok şükrediyorum.
Velhamdülillahirabbil’alemîn.