Paylaş

Hepimizin bir yerlere, bazı hedeflere ulaşmak için koşturduğu şu dünyada, hepimizin biricik olduğu gerçeğini hep ıskalarız. Kendi değerimizi, başarımızı hep başkalarının hayatına bakarak ispat etmeye çalışırız. Bana kalırsa kişinin kendisine karşı yapıp yapabileceği en büyük ihanet belki de bu.

Kişinin başarısızlık olarak düşündüğü şeyin (belki de) ardında yatan kendi biyolojik ritmini dinlemeden; ruhunun çığlıklarına kulak vermeden; sadece birilerinin yapmış/yapabilmiş olmasından yola çıkarak hareket etmesi ihanet değil de nedir? Senin çektiğin sıkıntıyı, sağlık problemini, hayatındaki aksaklıkları elalem ne bilir de senin referansın elalem olur? Uygun koşullarda hepimiz çoğu şeyi başarabiliriz; ama uygun koşullarda. Diğerinin koşulu uygundu, başardı. Senin koşulun buna müsait mi? Önce kendimizi hatırlamalıyız; kendi içimize dönüp takatimizi sorgulamalıyız. Hayatta hiçbir şey sabit yönlü değildir. Aksine dalgalı süreçlerden ibarettir hayat. Kim bilir, dipte olduğun günlerin sonuna geldin belki de. Lazım olan tek şey biraz sabır, biraz sükunet ve kendimizle barışabilmek.

Kendimize sırt dönmekten vazgeçmeliyiz artık. Hayat sosyal medyada anlatıldığı kadar rutin değil. Yanı başlarında alemlere rahmet olan Allah Rasulü (s) olan sahabe bile imanını sorguluyordu. Sahabeden Hanzala, işte içindeki böyle bir dalgalanmanın neticesinde Allah Rasûlü’nün yanına varıyor ve “Ey Allah’ın Rasûlü, yanında bulunduğumuzda bize cennet ve cehennemden bahsediyorsun; biz de onları gözümüzle görmüş gibi oluyoruz. Senin huzurundan çıkıp çoluk çocuğumuzun yanına ve işlerimizin başına dönünce bunların çoğunu unutuyoruz.” diyor. Bunun üzerine Allah Rasulü (s) “Canımı kudretiyle elinde tutan Allah’a yemin ederim, eğer siz, benim yanımda bulunduğunuz hali devam ettirip hep zikirle meşgul olsaydınız, melekler yattığınız yataklarda, yürüdüğünüz yollarda sizinle tokalaşırdı. Fakat ey Hanzala, bir saatinizi ibadete, bir saatinizi dünya işlerine ayırınız.” buyuruyor. Bizler ilk önce Allah’a karşı kulluk mücadelemizden sorumluyuz. Daha sonrasında hayatta vermiş olduğumuz başka mücadelelerimizden.

Bizler biriciğiz, mücadelemiz biricik. Dolayısıyla başarılarımız da biricik. Okuyamadığımız kitaplar, bitiremediğimiz akademik programlar, yapamadığımız yemekler, uyamadığımız diyet listelerimiz ve uyamadığımız/yapamadığımız daha ne varsa bunları önce kendi içimizdeki kişiye göre tartmalıyız. Algılarımızı, hayata bakış açımızı kuşatan sosyal medya kültürü ile kendimize zulmetmekten vazgeçmeliyiz. Her ne kadar sosyal medyada insanların tamamı çok mutlu, çok başarılı, çok anlayışlı, çok becerikli gözükmeye çalışsa da her insanın zayıf düştüğü bir nokta, bir an vardır. Bunun bilincinde olarak kendi içimize düşman olmadan; kendimize yabancılaşmadan mücadelemizi sürdürmeliyiz. Asıl başarı bir şeyi yapıp yapmadığımızda değil, o şey için verdiğimiz mücadelede saklıdır aslında. Bunun için her şeyi tüketen şu çağda kendimizi bari tüketmeyelim!

Tefsir talebesi | Arada yazar, canı sıkılınca çay içer.

Yorum yap