Paylaş

Sorunları cinsiyete, türe, milliyete veya herhangi bir kategoriye göre sınıflandırmayı doğru bulmuyorum aslında. Ancak Ukrayna savaşı “Kadın Sorunu” diye tarif edebileceğim konuyu ele alma ihtiyacı hissetmeme neden oldu.

Aslında kadın olmak neden sorun olsun ki?

Bu sorunun cevabı insan olmak, yalnız yaşamak yerine başkaları ile birlikte yaşamak ile ilgilidir. Topluluk ve toplum ile yaşamak, kişisel tercihlerimiz haricinde, bizim dışımızda belirlenen kurallara göre yaşamak ve var olan yapıya da uymak demektir. Bu öyle bir uyum sürecidir ki anneye alışmak kadar doğal gelir insana.

Uyum gösterdiğimiz bu dünyayı, zamanı geriye doğru sardığımızda bir şeylerin değiştiğini görürüz. Kurallar, algılar, doğrular, yanlışlar, sosyal örgütlenme şekli, sosyal roller ve bu saydıklarıma atfedilen anlamlar değişir.

Sosyal organizasyonların, rollerin ve değer algısının maddi varlığa ve fiziksel güce göre şekillendiği dönemlerde; yönetimde soy ve aile, savaşlarda ve ekonomik yaşamda erkek olmak önemliydi. Devletler için güçlü olmak ve yayılmak, toplumlar için de hayatta kalmak, düzen ve güvenli bir ortam önemliydi. Halk, yöneticilerinden adalet ve korunma beklerdi. Yönetim de halkından itaat…

Kadınlar için öngörülen rol, aile içi görevler; annelik ve çocuk bakımı idi daha çok. Yaşam ile ilgili fiziksel tehlikelere karşı fiziksel güç ve maddi imkânlar önem kazanırdı. Belki de herkes için önemli olan şey hayatta kalabilmek, varlığını devam ettirmek ve asli ihtiyaçlarını gidermekti. Farkındayım, bu saydıklarım günümüzde de önemini sürdürmektedir.

Bahsettiğimiz o dünyada dezavantajlı sınıflar kadınlar ve çocuklar olmaktaydı. Bu dezavantajlı grupların korunma ve güven ihtiyaçları için bulunan en yaygın ve işlevsel çözüm evlilik ve aile çatısı altına girmeleriydi. Çok eşliliğin ve kızların erken yaşlarda evlendirilmesinin bir nedeni de bu olmuştur.

Aile babasının vefatı, göçler, savaşlar gibi güvenliği tehdit eden unsurlar için bulunan en kestirme yöntem evlilik ve aile olmak olmuştur.

Son yıllarda şahit olduğumuz Suriye savaşı ve milyonlarca sivilin yaşadıkları ülkeyi terk etmek zorunda kalmaları ve son günlerde yine şahit olduğumuz Ukrayna savaşı aynı konuyu gündemimize sokmuştur.

Alışkın oldukları güvenli hayatı ve yurtlarını terk eden milyonlarca kadın ve yanlarında bulunan çocuklar için nasıl bir tedbir alınacaktır?

Sorun, binlerce yıldır aşina olduğunuz bir sorun olabilir; ancak çözüm yine binlerce yıl kullanılan çözüm mü olacaktır?

Tek eşliliğin, dünya geneli kabul gören bir aile modeli olduğunu düşündüğümüzde, kadın ve çocukların evlilik yolu ile güvenlik altına alınma yöntemi geçersiz hale gelmiştir diyebiliriz. Bu, sadece kadınların evli bir erkek ile evlenmeyi kabul etmeme durumu değildir. Erkekler de birden fazla bayan ile evlenip onların sorumluluğunu ve yükünü taşımayı tercih etmemektedirler.
Hatta feminen bir anlayış ile diyebiliriz ki kadınların erkeklerin sorumluluğunda olması, korunma ihtiyacı hissetmeleri bile reddedilen bir anlayış haline gelmiştir.

Savaşların bu kadar arttığı, kitlesel göçlerin büyük bir sorun haline geldiği bugünümüzde kadınlarımız ve kızlarımız kendi güvenlik ve yaşamda kalma sorunlarını çözmek için yine bir erkeğin himayesine girme planları mı kuracaklardır?

Başlarında, çalışan ve para kazanan yetişkin bir erkek olmadan Suriyeli Mültecilerin düştüğü durumu yıllardır görmekteyiz. “Şeriat yürürlükte olsaydı, bu kadın ve çocuklar böyle sahipsiz kalmazdı” gibi kadınları ikinci ve üçüncü eş olarak alma çözümlerini bir yana bırakıyorum; çünkü realiteye uygun değil.

Kendi toplumumuz için düşündüğümde, Allah korusun “mülteci/ göçmen/ sığınmacı/ geçici misafir” konumuna düşmeleri durumunda kadınlarımız bu sorunlar ile baş edebilmek için yeterli donanıma sahipler mi?
• Olağanüstü durumlarda yanlarında mahremleri olmadan seyahat edebilirler mi?
• Ya da normal şartlarda seyahat edebilirler mi?
• Yaşadıkları köy/şehir harici başka diyarlar hakkında bilgi sahibi midirler?
• Para kazanmayı, parayı yönetmeyi biliyorlar mı?
• Ev ortamı dışındaki yaşamın gündelik sorunları ile temasları oluyor mu?
• Başka bir ülkede yaşama ihtimaline karşı ikinci bir yabancı dil biliyorlar mı?
• Bilgisayar, tablet, telefon, internet gibi alet ve imkânların kullanımı hakkında deneyimleri var mı?
• Vs.

Denilebilir ki: “Erkeklerimizin yüzde kaçı bu becerilere sahip?”
Erkekler bir yere kadar gündelik yaşam deneyimlerini, dayanıklıklarını ve fiziksel güçlerini bir avantaja çevirme imkânına sahiplerdir. Ancak hâlihazırda kadınlarımızın çoğunluğu ülke çapında ve küresel sorunlar ile baş etme becerilerine sahip değiller.

Bu nedenle günümüzün şartlarının iyi analiz edilmesi ve değişen mantaliteye (birilerinin korumasına girmek yerine kendi ayakları üzerinde durma becerisine sahip olma) uyum sağlanması çok önemlidir.

Mesele sadece üniversiteye gidip, bir iş sahibi olup, para kazanabilmek değildir. Aile ve devlet yapısı dağıldığı takdirde içinde bulunduğu duruma uygun yaşam becerilerine sahip olmaktır asıl mesele.

Konuyu şahsileştirerek özetleyeyim ve kapatayım:
Savaş veya farklı bir nedenle yaşadığı ülkeyi terk etmek zorunda kalan “kızım”, yabancı bir ülkenin dilini konuşabilmeli, o ülkede denkliği olabilecek bir üniversite diplomasına, yabancı bir ülkeye tek başına seyahat edebilecek beceriye ve özgüvene sahip olabilmelidir.
Bizim de çocuklarımızı bu becerilere sahip olacak şekilde yetiştirmemiz, imkanlar sağlamamız ve deneyimler yaşatmamız gerekecektir.
Bunun bir bedeli olacaktır elbette.
Hayat bize bedelsiz ne verdi ki şu ana kadar?

"Çay, dinlemek ve yazmak olmazsa kendimi kötü hissederim" diye düşünen biri...

Yorum yap