Gurbeti de Sılayı da birbirine karıştırdık. Ne gurbet hüzün yağmurları dolu artık, ne de sılaya kavuşma rahmetinin sağanağı yağıyor üzerimize. O eski gurbet akşamlarında buram buram söylediğimiz sıla türküleri de yok artık. Böyle bağrına basa basa çıktığın gurbetin bir vuslatı da yok artık. Hani uzaklığın açtığı o rahmet kapısı var ya, hani kendini tartma, eşsiz tefekkür fırsatı, belki de bir çınara sırtını yaslayıp ağlama fırsatı bulacağın o gurbet var ya, o da yok artık işte. Varsa yoksa gurbete de sılaya da duyduğun o eşsiz özlem var. Her birisi birbirinin içine geçmiş hali ile gurbetlik sıla var artık. Sılayı da gurbete çıkardık. Sıla olduğunu bilmeden, gurbetin ve gurbete çıkmanın ne olduğunu bilmeden…
Şöyle arkama yaslanıp “Burası da bizim oralar gibi oldu iyice” diyeceğim gurbetim kalmadı mesela. İnsan ait olmak ister ya, belli bir zaman sonra tek aidiyetin toprak kalıyor. O da en çok yağmurlardan sonra hissettiriyor kendini. Vücudunun her bir zerresine çektiğin “Yalnız değilsin, ben seni her yerde bulacağım” sözleri doluyor alyuvarlarımın içine ve dolaşıyor her bir zerremi. Güvende hissedecek cümle arıyor insan. Belki sığınacak bir liman. Belki de dalgalı suların bile olmadığı bir göl. Çocukluğum geliyor aklıma. En güvenli limanım orası galiba. Geçmişim, en güvenli liman orası diyeceğim ama o genellemeyi de seçerek almak istiyorum. Çocukluğum evet, çocukluğum kelimesi en sakin suları ifade ediyor. Şöyle karnımı gere gere “Aynı çocukluğum gibi” demek istiyorum. Ya da aynı çocukluğumun şehri gibi demek istiyorum. Onun verdiği hazzı doyasıya yaşamak. Hani çocukluğunda bile sevmediğin bir adamı görünce yaşadığın tarifsiz güven hissi var ya mesela, sevmesen bile güvendesin. En çok da güven arıyor insan. Aynı ritimde sahile vuran dalgalar gibi ne zaman çekileceğini ve ne zaman sahile geri vuracağını bilmek istiyor insan.
Tam olarak ne sıladayım ne de büsbütün gurbette. Öyle yekpare bir yaşamın sürüncemesi işte bu… İnsan her yere yüküyle gidiyor. Gurbetine de sılasına da… Tek dinlendiği durak çocukluğu oluyor. Orası da kimin gurbeti kimin sılası işte bilmeden duruyorsun o durakta. Dedim ya gurbetlik sılanın hikâyesi işte. Ben şuyum bile diyemeyen gurbetlik sıla. Bir gerçek var o da toprağa gurbet, toprağa vuslat hayalim var.