Paylaş

Işığı kapalı odanın ışığını kapatmak için bastığın düğmenin, yeterli cevap verememesi gibi cevap veremiyordu hiç kimse, yaşlı bir kadına sorulması gibi, hayatın film şeridi gibi geçse gözlerinin önünden durdurup izleyeceğin sahne hangisi?

Odasının kapısını kapatınca dışarıda kalan herkesi dışarıya kitlediğini sananlardan oluşan bir topluluk ve dışarıdakiler için çok umursanılması güç olan bir husus, tavşanın dağa küsmesi gibi; ama bu sefer konu çok başka, yaralı parmağıma bakarak onarılmasının yalnızca zaman almasına dair olan inançlarımı hanginiz çaldınız?

Zıplamak yalnızca bozulan apartman lambası sensörüne kendisini farkettirmek isteyenlerin eylemleri olmalı, insanlar gibi bozulduğunu bilerek, farkedilmek istemek, ama zıplayarak.

Herşeyin aşırısı zarar diyorlar, bu yanlış! Herşeyin aşırısı zıttına döner, doğrusu bu. Mutluluktan ağlayan insanlar gibi, fazla sert olan kırılır da buna örnek gösterilebilir ama parmak uçlarıyla. Parmak uçları önemli, bütün mesele orada.

Cenin modunda yatarken, hiç görmediğin bir rengi, hiç duymadığın bir ses tonuyla, beynine çizebilirsen, ya dahi olurmuşsun ya deli. Herkes hayatın içinde iyi kötü rol almışken, sormak istediğim bir şey var: Biz geceleri uyurken, neden Hacıyatmaz?

Öldükten sonra ilk çürüyecek organın gözler olması, acıtmayacak. Öldükten sonra, şimdi değil. Ve ben diyeceğim ki çürümekte olan gözlerime: “Benim suçumdu”. Bir konserve içine koysunlar beni, gerekli işlemlerden geçirdikten sonra üzerime dijital bir yazıyla, “Son Kullanma Tarihi: Kremalı Üçgen Peynir Sadece Simitle Güzel Değildir” yazsınlar. Geceleri karanlığı tırnaklarımla kazıyışım, ancak böyle anlaşılacak.

Yorum yap