Paylaş

11 ayın sultanı, iki gözümüzün çiçeği, rahmet ve bereket ayı yine geldi kapımıza kadar. Heyecanlıyız. Rahmeti iliklerimize kadar hissettiğimiz, iyi insan olmanın/olabilmenin haklı gururunu yaşayabildiğimiz bir ay… Fakirlerin, yetimlerin, mağdurların ve masumların hatırlandığı güzel ay… Hoş geldi, sefalar getirdi.

Ramazan ayı dile gelecek olsa ve “Benden istediğin nedir?” diye soracak olsa, diyeceğim çok şey var içimde. Şunları derdim mesela: “Ey Ramazan! Sen ne mübarek bir aysın. İnsanları birleştiren, yetimi ve fakiri gözeten, kötülükleri kaldıran, iyilikleri artıran bir aysın. Giderken bu güzel hasletlerini götürmesen olmaz mı? Sen gidince fakirin yüzüne bakan yok. Yetimlerin gözü yaşlı. Kimsesiz çocukların yüzlerinde hüzün. Sofralarda kan, kin ve nefret var. Kimsenin kimseye tahammülü yok. Gelirken güzelleştirdiğin her bahçe, sen gidince bataklık oluyor. İftardan sonra namaza koşan insanların heyecanı da mı seninle geliyor yoksa? Senden sonra evlerimiz kararıyor. Evlerimizin aydınlığı olan Kur’an’ı da mı götürüyorsun? Sen gidince bize bir haller oluyor. Ne oluyor bilmiyorum; ama ne olur bu sene seninle kazandıklarımızı bize bırak. Senden öğrendiğimiz infakı 11 ay yaşatalım. Seninle gelen Kur’an’ın aydınlığı, bir 11 ay daha bizimle olsun. Seninle huzur bulan hanelerimiz, seni yine huzurla karşılasın. Yetimler, fakirler, masumlar, mağdurlar sensiz kalmasın, kimsesiz kalmasın. Ne olur Ramazan! Ne olur! Giderken rahmetini unut da git! Bereketini bırak da git! Rahmete doyan kalplerimizi senden sonra aç bırakma.”

Ramazan… Kalbimizin ve ömrümüzün bahar yanı. Hoş geliyorsun ama bu sefer başka gel!

Tefsir talebesi | Arada yazar, canı sıkılınca çay içer.

Yorum yap