Ben bir sivilim hem de sipsivil. Asker değilim, diplomat değilim, ekranlarda konuşan biri değilim. Sıradan bir insanım. Sıradan kalmak için çabalayanlardanım hatta. Belki bir sağlık çalışanı, belki bir öğretmen, belki sadece kendi hayatının yükünü sırtında taşıyan bir anne, baba, evladım. Ama artık içimde taşıdığım bu acı, sıradanlığımı bile paramparça etti. Her sabah gözümü açtığımda, Gazze’de güne gözlerini sonsuza dek kapatan bir çocuğun hayalini görüyorum. Bu önceleri Rim’i görmekle başladı şimdiyse hepsini…

Ne zaman bir haber okusam, kanla yazılmış bir satır gibi düşüyor yüreğime: “Kadınlar ve çocuklar öldürüldü.” Her gün, her saat, her saniye… İsrail denen bir kuduz köpek, vahşetin dozunu artırarak, dünyanın gözleri önünde çocukları kum torbası gibi parçalıyor. Ve dünya — o medeni geçinen dünya — sessiz. BM sessiz. Avrupa, Amerika, ve ülkem… Evet ülkem de suskun. Hem de ülkesindeki İsrail konsolosunu kovamayacak kadar suskun ve aciz. Sözüm ona insan hakları savunucuları, gözyaşlarımızı bile görmezden geliyor. Her günüm ne yapacağım, nasıl yapmalıyım, eskiden Bosna’da aynı zulüm varken daha faydalıydım şimdi neden bu kadar atalet doluyum diye kendimi suçlamakla ve bir şey yapma arayışı ile geçiyor ama nafile.

Ben hiçbir zaman Filistinli olmadım; ama içimde büyüyen bu acıyla onlardan bir parça oldum. Kudüs’ü hiç görmedim; ama yüreğimde Mescid-i Aksa’nın gölgesi var. Gazze’yi bilmem; ama orada ölen her çocuğun ardından bir parçam ölüyor.

Ben sadece yardım gönderebiliyorum. Dua ediyorum. Protesto ediyorum. Sosyal medyada ses olmaya çalışıyorum. Ve her gece kendime soruyorum: Bu yeterli mi? Bu sessiz çığlıklar bir çocuğu kurtarabilir mi? Hayır, biliyorum, yetmiyor. Yetmiyor ama başka ne yapabilirim bilmiyorum. İşte bu bilinmezliğin içinde eriyorum. Ve bu da başka bir ölüm biçimi…

Bu çağda, zulüm dijitalleşti; ölüm canlı yayınlanıyor. Ama kalplerimiz… Ekranlardan gelen ışık yüksek; ancak kalplerimizin ekran parlaklığı kısıldı. İsrail, sadece bir halkı değil, insanlığı da bombalıyor.

Bir gün bu sessizlikten utanacak herkes. Belki çok geç olacak ama bir gün o ölen çocukların adları gökyüzüne kazınacak. Ve biz… Biz ne yaptığımızla değil, ne yapmadığımızla da yargılanacağız, kendi vicdanımız ve çocuklarımız tarafından.

Ben bir insanım belki ama önce biraz daha insanım. Kalbim atıyor. Acıyor. Ve bu kalp, her sustuğumuzda biraz daha kanıyor.

Yazar, çizer, fotoğraf çeker. Çayı sever, evli, bir kız ve bir oğul babası.

5 thoughts on “Bir Sivil Olan Ben -Çaresizliğin Sessizliğinde-

  • 7 Nisan 2025 tarihinde, saat 07:58
    Permalink

    Nisa 75…Kıtal…Kıtal kelime kokunde ,hakim olma-konuya vb.-de var. Elbette benim de senin de sorumlulugun var ama belki de yeni dogmus bir savascıyız.Kendimize, hakim olmak icin izin vermek gerek .Peki izin vermek kacmak icin mi?Izin vermek olesiye savasmadan once anlamak icin mi?Cevabı sende, bende, onda…
    Allah da sessiz bekliyor belki biz de bekleyebiliriz bazen.Kıtal edebilmek icin…Tum yasaminı buna gore duzenlemek sana zor gelir mi?Pekı kıtal icin muzigi tanimak?Resim?Mekanik bilmek?Bazen sadece durup oylece insan olmanın tadıni almak?
    Allah ilmimizi artrırsın ve bizi kaybetmekten korusun.

    Yanıtla
  • 11 Nisan 2025 tarihinde, saat 17:51
    Permalink

    Yorumun, bir bahar rüzgârı gibi geldi, umut dağıtan. İçimde büyüyen öfkeye, acıya başka bir gözle bakmayı fısıldadı.

    “Yeni doğmuş bir savaşçıyız” dedin ya… Belki de gerçekten öyleyiz. Henüz yürümeyi bilmeden, düşe kalka direnmeye çalışan. Bazen susmakla bağırmak arasında, bazen dua ile eylem arasında sallanan.

    Allah’ın sessizliği… Belki bir çağrı, belki bir hazırlık. Kıtal bazen kalemle, bazen bir melodide, bazen sadece insan kalabilmekte saklıdır.

    Teşekkür ederim. Hem hatırlattığın için hem kalbime ince bir sızıyla umut bıraktığın için.

    Allah ilmimizi artırsın. Ve bizi unutanlardan değil, anlayanlardan eylesin.

    Yanıtla
  • 12 Nisan 2025 tarihinde, saat 21:34
    Permalink

    Aslında bir yanım ile endiselendim yorumum sonrası.Zulum karsısında eylemsizlige kayitsızliga tesvik miydi yaptıgim?Bunun vebali !!!
    Ama yazdiklarım hayal urunu de degildi ve bu tablonun bir parcasiydı aynı zamanda ihmal edilemeyecek.
    Kital kelimesi bu anlamı da (konuya vb. hakim olma) kapsiyordu.Ben sozluk tararken bunu cıkardım.Arapca bilmiyorum ancak Ilyas KARSLI nin YENI SOZLUK isimli eserinden ve kuranmeali.com sitesinin kelime meali uygulamasindaki kelime koklerinden faydalanmaya calisıyorum.Arapcaya hakim birisi varsa aramızda yorumumda bir yanlıs tespit ederse duzeltmesini talep ediyorum.
    Umitsizligi sevmez Allah.
    Ilginc…
    Oysa cilecilik bize daha ‘saygideger’ gorunur temelde.
    Kendine saldırmak … Otoimmunite …Bagisikligin kendine donmesi…Patolojik bir durum tipta.Hastalık nedeni.Dogru degil, sistem bunun uzerine kurulmamıs ,sisteme aykirı.Sistemin sahibi Allah iken…Cok tutarli degil mi?
    Allah yolunda ölmek ister miyiz?
    Allah yolunda olmek ister miyiz?Bu soruyu kendimize sormaliyız elbette.
    Ama belki de bir sure dinlenmeliyiz.Seytanin ‘kendine saldir’ emri ile hirpalanmıs varliklarımizın toparlanması icin.
    Allah ı sevmeye belki de kendimizi sevmekten baslamalıyız.
    Allah bizi ilk yaratmak istediginde…Melekler karsı cikti ,zalim oldugumuzu iddia ederek.Seytan zayif dedi ve Allah in bize verdigi degeri abartıli buldu.Ama Allah …O bize verdigi degeri abartili bulmadı yine de.Peki biz kendimiz hakkinda kimin tarafındayiz?

    Yanıtla
  • 12 Nisan 2025 tarihinde, saat 22:27
    Permalink

    Ve belki bu arada ve mutlaka ,tum mucadelelerimiz yaninda Bakara 168 de dikkat cekildigi uzere temel dusmanimiz olan,kesin dusmanimiz olan Seytan a karsı da orgutlenmemiz gerekir mi?Nasil bir yapi olabilir?Belki taniyarak,silahlarını anlayarak,hedefi netlestirerek.Mesela etrafımizdaki insanların varliginin degersiz oldugunu dusundurmek kime hizmettir vb.
    Konuyu dagitmaktan Allah a sıginmalıyım sanırım.Konu Gazze, Filistin,zulüm ve ben-sen-o…
    Allah ilmimizi arttırsin ve onun ordusunun birer mensubu olmayı nasip etsin,diye dua edelim.Yine de edelim.Kesin olan bir sey varsa o da Allah Mucip’tir.

    Yanıtla
  • 13 Nisan 2025 tarihinde, saat 10:47
    Permalink

    Acaba göc edebilirler mi sorusu geliyor aklıma… Kuran da göc(hicret) ve kıtal kökleriyle tarama yaptigımda cıkardıgım sonuç korkudan degil ama geri donup savasmak ve bedelini odetmek sartiyla goc olumlu gibi.Eziyet goruyorsan göçü tercih etmek daha olumlü sanki.Yine de yeterince hakim degilim belki bir bilene ulasir dusüncem.
    Orada kalmak zorunda olduklarinı dusunuyorlar sanki eger boyle degilse bu Allah in verdigi ruhsatin gızlı kalmasıdir ve kosulları zorlastiracaktır.Allah boyle bir ruhsatı veriyorsa???
    Tabi diger kosullar da var ancak temelde bu izin varsa yol acılacaktır diye dusunuyorum.

    Yanıtla

Yorum yap