Paylaş

Yalnızca satılması gereken yerlerde satılan ve ihtiyaç duyanların yalnızca o yerlerden temin edebileceği bir kulak memesi yoğunluğunda yaşıyorum hayatı. Bu ‘ne garip bir şey’ cümlesinin en hak ediş biçimi oluyor. Sen de çok şeyi hak ediyorsun fakat yeterli karşılık veremiyorum. Öpüyorsun mesela beni çok tatlı geliyor bu hareketin, insülin direnci var bende, glikoz tetikliyor. Sonra ilaçlarımı kullanmak istediğimde aklıma diyalize bağlı olduğum geliyor. İhtiyaç duyanların yalnızca o yerlerden temin edebileceği yerlere gidiyorum. Şifa bulabileceğim bir yerlere… Eczanelerde satılmayan tek ilaca…

Sonra dünyadan beş saniyeliğine vazgeçiyorum. Ben de seni öpüyorum. Aşkımız pekişiyor. Sen nasıl böyle güzel öpebiliyorsun diyorsun. Beş saniye bitiyor. Afrika’da bir çocuk mutlu oluyor. 

Yeter artık diyorsun, yeter sen kimsin? Ben Tanrı tarafından gönderilen bir elçi olduğumu söylüyorum. İstemeseydi gelemezdim gibi basit bir dayanakla tescil ediyorum kendimi. Hak veriyorsun. Başka kimsin diyorsun. Albatros diyorum. O kim diyorsun. Bir kuş çeşididir albatros, açık denizlerde saatlerce avlamak için vakit geçiren güçlü kuşlardır diyorum. Düzce İl Tarım ve Orman Müdürlüğü bir sonraki emre kadar av yasağı başladığını haber bültenlerinden duyuruyor. Benim denizim sensin av bahane diyorum. Etkileyici buluyorsun. Bütün avcılar beş saniye ayakta alkışlıyor. Vejetaryenler aşkımıza yardım kampanyası düzenliyor.

Peki neden sen diyorsun. Fazla sorgulama güzelim, dinde de böyledir fazla sorgu adamı şirke yöneltir diyorum. Bu sefer yanıldın diyorsun. Bunu dilinin ucuyla söylüyorsun. Ve ekliyorsun: Amerika kıtası yalnızca bir Hint adası olduğu sanıldığından bu kadar geç keşfedildiğini söylüyorsun. Senin aslında bu kadar güzel olmadığını öyle sandığımı ima ediyorsun. Geç de olsa seni keşfedeceğimi söylüyorum. Kristof Kolomb’un kemikleri sızlıyor. Aşkımız emekçi halklara merak uyandırıyor.

Gözümün içine derin derin bakma, en son göz göze geldiğim vazo ortadan ikiye çatladı diyorsun. Beni tehdit ediyorsun. Benim hakkımda kararlar verme hakim misin sen, hakimsen neye hakimsin diyorum. Sana diyorsun. Haklı buluyorum. Bunu hiç beklemiyordum diyor inciniyorsun. Bir cana canan olmamı yadırgama yoksa ben bilmiyor muyum yapay çiçeklere su verilmediğini diyorum. Yüreğin merhamete geliyor. Bir katil kurbanını öldürmekte gecikiyor. Bir sigara parmaklar arasında dinleniyor ve sen gözlerini ayıramıyorsun gözlerimden. Beş saniye…

Yorum yap