Paylaş

İnsanın kendini bir yere ait hissedememesi ne kötü bir durum. Bazen bu durumu ifade etmek için sadece bir cümle yeter, bazense sadece sükut. Bu konu ya da bu cümle, üzerine konuşul(a)mayacak kadar hüzünlü bir konu şahsım adına.

Yaşlanıyor muyum yoksa erken yaşta ruhum sinyal mi veriyor bilemiyorum. Ancak bu bir yere ait hissedememe durumu bugün başlayan bir problem değil. Kim bilir belki bugün sonuçlanan ya da sonuçlanacak bir durum da değildir.

İnsanlık ilk tarihinden itibaren hep bir aidiyet arayışında olmuştur. Kadim insanlık tarihinde bunun bir çok örnekleri vardır. Avlanmaya beraber gitmekten tutun da ilk koloni yaşamına, ilk koloni kurulumundan ilk şehirleşme örneklerine kadar ve hatta son dönem insanlığın geldiği noktada da aidiyet arayışları devam etmektedir.

Bir futbol takımı tutmak aidiyet örneği olduğu gibi yerleşke aramak da aidiyet örneğidir. Gittiğiniz kahve, çalıştığınız iş, icra ettiğiniz meslek, giydiğiniz kıyafet, okuduğunuz kitap, oturduğunuz muhit, kullandığınız araba sizin aşağı yukarı neye ait olduğunuzu ya da olmak istediğinizi ortaya koyar.

Fikri aidiyetler de bu örnekler gibidir. Takım tutar gibi parti tutarız mesela. Yense de yenilse de kalbimiz hep o partiyledir. İzlediğiniz tv kanalı ya da takip ettiğiniz medya portalı da sizin fikir dünyanızı açık eder; etmezse de etti derler. Bir de fikri aidiyetlere meze olmuş malzemeler vardır. Örneğin rakı içince ya da rakılı fotoğraf paylaşınca kendini aydın sanan kesim ve ona karşın camii motifli nişan fotoğrafı ya da hidiv kasrında islami usullere göre diş buğdayı yapanlar vardır neyi nereye meze ettiğini bilmeden.

Bu konuyu akıl süzgecinden geçireyim dediğinizde akılcı tarafa ait olursunuz mesela. Hanımla bir konuşayım dediğinizde hanımcı, annemlere danışayım dediğinizde anakuzusu, üstadıma fikir danışayım dediğinizde cemaat ehli… Allah Resulü bu konuda ne demiş dediğinizde sünnetçi olursunuz; bu konuda Allah, kerim kitabında ne buyurmuş acaba dediğinde Kur’ancı olursunuz. Bakın bu olay tarihsel bazda diye başlayan bir cümleniz varsa kesin tarihselci olursunuz. Hiç kimse beni bağlamaz kardeşim neyse o dediğinizde de başına buyruklar takımına ait olursunuz.

Her şekilde bir aitlik yarattığımız bu dünyada kendime ait olacak bir yer bulamadım doğrusu. En iyisi memleketçilik azizim deyip kalanlara baktıktan sonra gidip bir fidan bile dikemeyeceğini fark edince insan elinde o fidanla kalakalıyor. Sonrası mı, sonrası sabah rüzgarlarında savrulup elinde pürçek vermiş bir fidanla nereye diksem de köklense artık diye hayıflan dur. Koca aitlikler cennetinde hem fikri hem de coğrafi aidiyet problemini hala yaşıyorsam, içinde yer kapmaya çalıştığımız kavramların içlerini boşalttığımızdandır. Tam “ben insanım efendim ben insanlık ailesinin şerefli bir üyesiyim” diyecektim ki hah oraya da hümanizm tabelasını çaktılar.

Hasılı; İnsan muhabbetle yaşar efendim. Muhabbet sevginin tomurcuğudur. Muhabbet yaratır yeni gönülleri yeni yerleri bizler de muhabbetle varalım muhabbetle konalım. Muhabbetten hasıl olmadık mı zati.

Vesselam…

Yazar, çizer, fotoğraf çeker. Çayı sever, evli, bir kız ve bir oğul babası.

Yorum yap