Sanırım ortaokul yıllarımdaydı, bu ata sözünü ilk duyduğumda aklıma takılan bazı noktalar olmuştu: “Yalancının mumu yatsıya kadar yanar.”
İnternetin bu kadar yaygın ve bilginin bu kadar ucuz (değersiz anlamında) olmadığı zamanlarda yaptığım okumalarda hep birbirine yakın açıklamalar vardı. Ortak nokta, yalanın bir şekilde kısa zamanda ortaya çıkacağı hatta daha gün bitmeden gerçeğin kendisini göstereceği şeklindeydi.
O zamanlar bu atasözü hakkında içimde oluşan ve sebebini izah edemediğim tereddütler ilerleyen yıllarda daha net sorulara dönüştü. Eski zamanlarda, yani insanların günümüzdeki gibi gece en az saat on bir – on ikilerde yatmadığı, üçlere-dörtlere kadar tartışma programı veya filmler seyretmediği, kokoreççiye veya dürümcüye gitmediği zamanlarda ortaya çıkan bir atasözü bu. Her gün sabah namazından önce kalkan insanlar, yatsıdan sonra mecburen yatıyorlardı. Mumlar ise akşam ile yatsı vakti arasında yanmaktaydı. Yani yatsıya kadar yanan mum zaten “yaşanan” günün en uç noktasına kadar yanmış olmuyor muydu?
Sahi ne anlatıyor bu atasözü? Bir yalan üzerine kitaplar yazılıyor, devletler kuruluyor, dinler oluşuyor belki ve binlerce yıl devam ediyor bu yalanlar, katmerlenerek. Ömürler tüketiliyor yalanlar üzerine. Hiç de hemen ortaya çıkmıyor bir yalan ve dahi çoğalıyor bakteri gibi. Onu desteklemek için yüzlercesini binlercesini daha üretmek gerekiyor. Yıkılmakta olan bir ev gibi, sürekli destek sütunlar dikiliyor.
Yalanın tez zamanda kendisini göstereceğini düşünmek, pedagojik olarak faydalı olabilir belki ama bu durum hayatın gerçekleriyle hiçbir zaman ve zeminde uyuşmuyor.
Babamla bir keresinde bu konu hakkında konuşmuş ve kendisinden ikna edici bir açıklama almıştım. Şimdi internette bir arama yaptığımda az da olsa 2007 ve 2014 yıllarına ait aynı açıklamalı girişlerin olduğunu gördüm. Aşağıya, muhtemelen babamın da kendisini okuyarak bu yoruma ulaştığı bir yazara ait olan ve tam da bu ata sözüne değinen bir alıntıyı olduğu gibi ekleyerek kenara çekiliyorum. Bu tarz kopyala-yapıştırı sevmesem de daha iyi bir izah yapamayacağım için buna mecburum:
“Yalancının mumu yatsıya kadar yanar demekle günümüz insanları, yalancıların foyasının çok çabuk meydana çıkacağını, yalanın pek dayanıksız olduğunu, yalancının mumunun çabucak sönüvereceğini söylemek istiyorlar. Bu tabiri böyle anlıyorlar, çünkü yatsı namazı insanlarımız için günlük hayatın bir parçası olmaktan, daha doğrusu belirleyici bir parçası olmaktan çıkmıştır. Yatsı kılmamızın da münafıklık ile ne gibi bir bağlantısı olduğu ülke çapında anlaşılır olan gücünü kaybetmiştir. Esasen “münafık” kavramı da Türkiye’nin yaşayan kavramlarından biri değildir.
…
Münafık, kendinin münafık olduğunun anlaşılmaması için geceleri yatsıya kadar mumunu yakıyor. Namaz kılıyor veya kılmıyor, bilmiyoruz ama penceresine bakınca yatsı okununcaya kadar mumunun yandığını görüyoruz. Münafık yatsıdan önce mi yatıyor sonra mı bilmiyoruz, ama yalancı yatsıya kadar mumunu mutlaka yakıyor.
Demek ki yalancının mumu yatsıya kadar yanar sözünü yalancının sahteliği çabuk ortaya çıkar diye değil, yalancılıkla yaşayan insan kendi yalanına destek olacak, tedbirleri alır, biçiminde anlamalıyız.Yalancılık, samimiyetten daha fazla gayret, titizlik ve masraf gerektirir. Zaafını kolayca ele verebilen, sevdiklerine ve nefret ettiklerine karşı duygularını kolayca belli eden insanlar öteki insanlar bakımından büyük tehlike arz etmezler. Böyle insanlar günahlarında bir sistematik kurmuş, mumlarının yanma süresini ayarlamış değillerdir. Ama öyle insanlar vardır ki şartlara hakim olmayı prensip ittihaz etmişlerdir ve dolayısıyla münafık oldukları halde büyük bir çaba, hassas bir titizlik ve yüklü masraflarla münafık görünmelerini önleyecek tedbirler alırlar yani mumlarını geç vakte kadar, saf müslümanların da yattıkları, uyudukları zamana kadar yakarlar.
Yalancının mumunun çabucak söneceğini sanmak yanlıştır, münafıkların mumu kendilerinin mümin olduklarını delillendirmeye yetecek zamana kadar yanar.”