Bugün hayattaki 24. yılıma giriyorum. Biraz klişe olacak; ama gerçekten yıl dönümleri konusunda hiç meraklı değilim ve olağanüstü muamelesi yapamıyorum. Şaşalı kutlamalara ve gösterişlere sıcak bakamadım. Yeni yaşıma adım attığım günü güzel bir anı haline getirmek ve geriye baktığımda bir şeyler hissedebilmek için bir kaç satır eklemek istiyorum.
Şöyle biraz uzaktan baktığımda 4-5 yılını hatırlayamadığım ömrümde kalan 20 yılımı değerlendirmek istiyorum. Biliyorum ki yaşını almış insanlar 24 yıl için: “Daha ne yaşadın ki, hayat daha yeni başlıyor dur bakalım. Anlatacağın ne olabilir?” gibi söylemleri şimdiden duyabiliyorum. Ama bunu önemsemiyorum. Belki de söylediklerinde haklılar, gerçekten daha hayatımın bu zaman aralığından çok daha fazlasını görmem, yaşamam gerekecek ve bir çok güzellikle beraber bir kısım zorlukla karşılaşmam gerekecek. Hayatın bana getirdiklerine açığım. Umarım hepsinden bir şeyler öğrenerek haneme artı olarak bunları ekleyebilirim.
Açık söylemem gerekirse geriye baktığım dönemimde 17 yılımı boşa harcamış hissi bazen beni derinden etkiliyor. Koskoca 17 yıl. Hadi bunun 10 yılı olgun bir düşünce yapısı için biyolojik olarak uygun değil desek, kalır 7 yıl. Diğer bir açıdan bakarsam da 30 – 40 yaşında da ot gibi bir yaşam yaşıyor olabilirdim. O yüzden kendimi bu şekilde teselli ediyorum.
Bana gerçekten yaşamış bir insan olabilmek için merak tohumlarını yerleştiren bir çok insana minnet borcum var. Maddiyat odaklı bir yaşam düşüncesinden beni kurtaran, hayatta daha değerli şeylerin var olduğu, bunları kucaklamakla birlikte bir çok zorluğun ihalesini de üstüne alabilme şansımın olduğunu bana hatırlatan insanlar… Bana göre bu dünyanın isimsiz ve gerektiği değer ve şansların verilmediği kahramanları. Tarihte de hep böyle olmamış mıdır? Çoğu düşünür, yazar yaşadığı hayat boyunca sefalet içinde karaladıklarını insanlara ulaştırırken bir çoğu vefat ettikten sonra tanınmıştır. Meşhur kitap dükkanlarının ışıltılı raflarında pazarlama amacıyla ”Best Seller” olarak satılmıştır kitapları.
Benim kahramanlarım öyle çok ünlü insanlar değil; ama her paragraflarında bana acaba mı dedirten, bunları yazarken maddi hiçbir gelir beklemeden sadece kendilerinden bir şeyler vermek isteyen insanlar. Başta Yasin KONYA, Hüseyin Mecit BEŞİK, Neslihan HUMEYRA ve birbirlerine maddi hiçbir kaygı gütmeden, ellerindekini açıkça “gelin beraber düşünelim” düşüncesiyle ortaya seren gönlü geniş, fedakar Düşün ve Kalk ailesi… Hepsine minnettarım ve bir teşekkür borçluyum.
24 oldum. Nasıl bir hayat istiyorum? Nasıl yaşarsam son nefesimde huzur içinde bu dünyadan göç ederim? Ne yaparsam arkamda kalanlara tutunabileceği bir dal bırakabilirm? Bu soruların cevaplarını hala tam olarak bulabilmiş değilim. Ama güzel bir yol katettim. Ve elimden geleni yaptığım konusunda içim huzurla dolu. Düşlediğim hayat maddi temelden ziyade manevi bir doygunluk ve huzurluluk hali. Çünkü biliyorum ki bu dünyanın istekleri bir insan ömrü ile bitebilecek gibi değil. Evet güzel ve lüks bir evim olmasını istiyorum. İstediğimi alabilmek için yetecek maddi gücümü de… Fakat bir ömrü harcamaya bunların değeceğini düşünmüyorum. Sevdiğim bir insanı mutlu ettiğimde onun gülüşü içimi daha çok ısıtıyor ve yaşadığımı hissettiriyor bana. Kötü muameleye maruz kalmış insanlara rast geldiğimde onun kadar olmasa da o acıyı hissedebilmek yaşadığımı hissettiriyor bana. İnsan olmanın onurunun bunlarda saklı olduğunu düşünüyorum. Bir karşılık beklemeden insanlarla düşüncelerimi paylaşabilmek, boşuna geçmiş bir yaşam yanılgısından çekip çıkarıyor beni. Duam budur ki umarım bahsettiklerim için tam anlamıyla huzur bulana dek ömrüm yettiğince çabalarım.