Her zaman nefret etmişimdir deri koltuklardan. Soğuk, ruhsuz; bana bağlanma diyen…
Öğrendim ki benim hayat felsefem aidiyet kurmakmış.
Tepemde bu rengarenk adı bilmem ne olan ilaçlar damar yolumdan hızlıca kanıma karışıp beynimi duman altı ediyorlar, hissediyorum. Birazdan sis kaplayacak beynimin odalarını.
İnsan, hayatının muhasebesini yapmak için neden hastalanmayı bekler bilmiyorum.
Belki de hastalananlara gelen yaramaz bir muhasebe cini vardır.
Beyninin katmanları arasında uçuşup duran, o hatıranın ucunu bu hatıraya bağlayan.
Şimdi evimin fotoğraflarını gösteriyor bana. Her odasından güneş ışığı sızmış içeri. Güneş ışığının tenime değmesi mutlulukla aynı yere kayıtlı beynimde.
Muhasebe cinim şefkat duyuyor bana zannımca.
Çalıkuşu romanında mıydı “Elemlerde bir gizli şefkat var gibidir. Şikayet etmeyenlere, kendilerini güler yüzle karşılayanlara karşı daha az zalim olurlar.”
Yaramaz muhasebe cinim şimdi evimin odalarını gezdiriyor bana. Güneş ışığı her bir odada beni karşılıyor. Çocuklarımın sesi geliyor odalardan, boğuşma sesleri musiki etkisi yapıyor beynimde.
Şimdi evimde kahvaltı saati; çayın fokurtusu geliyor kulağıma…
Sonra yer sofrasına bağdaş kurup oturmalıyız.
Büyük oğluma “ekmeğine tereyağ, bal süreyim mi” demeliyim, küçük oğlumun ekmeğine peynir koymalıyım.
Sonra sofradaki her şeyin yerini hızlıca değiştirmeliyim, kim neyi seviyor muhasebesi yapmalıyım.
“Bundan da yer misin” demeliyim. Sonra olmadığına karar verip tekrar değiştirmeliyim hızlıca. Annemden böyle gördüm galiba. Bu “seni seviyorum” demenin en karmaşık hali.
Çocukken annemin çiçekli eteğini sıkıca tutar yürürdüm. Onların elimi tutmasından korkardım “ya bırakırlarsa” diye.
Ben tutarsam bırakmam, ne olursa olsun bırakmam gibi gelirdi.
Ah dünya, şimdi annemin çiçekli eteği gibi geliyorsun bana.
“Yolunu kaybetsen de sevgini asla kaybetme, çünkü sevgi kalbindedir.”
Bir filmde dinlemiştim bu şarkıyı nasıl da kaydolmuş hafızamın en ücra köşelerine.
Biliyorum yolumu kaybettim bu kimyasal sislerin içinde ama tüm hayatımı işte tam böyle zamanlarda bir muhasebeci cinin, vicdan yaralarımı kanatmaması için geçirdim. Zor bir hastalığın pençesinde ya da ruhun karşı konulamaz yolculuğa çıkacağı o günde kanayan bir vicdan en katlanılmaz acının kaynağıdır mutlaka.