İnsanın yaşam öyküsünü en başından ele alalım. Bir bireyin doğumundan itibaren nasıl bir gelişim etkisine maruz kaldığına değinmemiz bu konu başlığı altında yazarken benim için hayati önem taşıyor.

Bugün baktığımız zaman yeni doğan bir birey, çalışan bir anne babanın yavrusu değilse ya da evde ona ailesi dışında bakabilecek biri varsa ortalama 5-6 yaşlarında, böyle bir imkan yoksa daha bebeklikten itibaren okul serüvenine başlıyor. Bu eğitim serüveninin 15-20 yıl devam ettiğini düşünelim. Bu süre boyunca eğitim sistemi bireyleri eğitir ve onları eğitimli(!) bireyler haline getirmeyi amaçlar.

İnsan başarısı denildiğinde nedense aklımıza hep yaptığı iş, mal varlığı, akademik kariyeri gibi parametreler geliyor. Neden bunların dışında bir insan başarısı düşünemiyoruz dersiniz? Cevabı çok açık aslında bizi eğiten de aynı eğitim sistemi. Kendi eğitimimi ele alarak düşüncelerimi ifade etmem gerekirse, okula başladığım çocuk yıllarımdan itibaren eğitmenlerin dikte ettikleri hep aynıydı: (sadece 1-2 eğitmenim hariç) Bana para kazandırabilecek işler, çevrem tarafından yaftalanmayacağım işler, ya da ileride kendi hayatımı garantiye alabileceğim işler için çalışmam ve hayatımı bunun üzerine kurmam.

Okulda sadece bir şeyler öğrenip sınav süreleri boyunca hatırlayabildiklerime göre değerlendirildim tam 19 yıl boyunca. Ortalama 70 yıllık bir insan yaşamını düşündüğümüzde insanın güzel ve huzurlu bir hayat yaşamasını sadece bunlar sağlayabilir mi? Sadece düşünün.

İnsan evrimi boyunca durumu  incelediğimizde, insan okullarda aldığı notlar ve mezuniyet puanlarıyla güzel bir hayat yaşayabilecek şekilde kesinlikle evrilmedi. İnsan kaotik sorunlara kimsenin aklına gelmeyecek çözümler üretmek için, tabiatla çatışmadan varlığını sürdürebilmek için evrildi.

Günümüz eğitim sisteminin temel mantığının sanayi devrimi sırasındaki ve sonrasındaki toplumsal ihtiyaçlara dayanması ve uzmanlığı kutsayan bir hedefe yönelik olması sonucunda; elimizde derecelerle mezun olduğu üniversite diplomaları olan belirli standartlara sahip fakat muhakeme yeteneğini kaybetmiş ve hayatta karşılaştığı problemlerini çözemeyen, yaratıcılığı elinden alınmış eğitimli (!) bireyler kaldı! İşte bu, çarpık eğitim sistemi anlayışının doğal sonucudur.

İnsanın tabiata uygun şekilde evrimleşmesini düşündüğümüzde yukarıdaki standartlarda, insanın doğası ile tamamen zıt yetiştirilen bir bireyin hayatının ilerleyen yıllarında psikolojik sıkıntılarla boğuşması ve kaygı sorunlarının içinde boğulması gayet doğal.

Biyolojik doğası gereği insan konfora pek yatkın olmayan bir canlıdır. Buna inanması güç biliyorum çünkü bugün bir çok insanın konfor alanından çıkmaya çalışmak için psikolojik danışmanlara paralar harcaması insanın biyolojik doğasının bozulduğunun en büyük kanıtı.

Biyolojik insan kendini gerçekleştirmek ister. Masa başında oturarak memur olmak değil.

Biyolojik insan hayatında ve varoluşuna cevaplar ister. Değiştirilemez -izm ler değil.

Biyolojik insan hayatında değişiklik ve beklenmeyen kararlar almak ister. Ömrü boyunca araba kredisi ödemek değil.

Biyolojik insan karşılaştığı problemleri çözebilmek, muhakeme yeteneği geliştirmek ve ömrünü öğrenmeye ve sorgulamaya, anlaşılmazları anlamaya adamak ister. Üniversite diploması değil.

Biyolojik insan gelecek nesillerine düşünceler bırakmak ister satın alınan 3+1 daire değil.

Biyolojisine ters düşen insan zihni en sonunda kendisinin sonunu getirir.

Son olarak çalışmamı kendisinden çok etkilendiğim ve faydalandığım Sinan Canan’ın şu maddeleri ile bitirmek istiyorum. ( İFA: KİTAP 2 , Sinan CANAN )  :

  • Her insan farklıdır. İnsan toplulukları basmakalıp hedefler için yetiştirilemez. Bunun için kişileştirilmiş eğitim ve terbiye yaklaşımının, eğitim ve aile içine yerleşmesi gerekir.
  • Yeni çağın sorunları, yokluk değil çokluk sorunlarıdır. Geleceğin insanlarını bu gerçeği göz önüne alarak çeşitlilik içerisinde doğru seçimler yapabilecek insanlar olarak yetiştirmemiz gereklidir.
  • Eğitim merkezine modeli, hedefi, kalkınmayı yahut ilerlemeyi değil, bizzat insanı koymak zorundayız.
  • İnsan için temel biyolojik ayarlarımıza uygun bir ekosistem sağlamak zorundayız.
  • Beslenmeden, harekete, sosyal ilişkilerden stres yönetimine, yeniliklerle karşılaştırmaktan sınırları zorlamaya, tüm insani ihtiyaçlara yanıt veren bir ortam, her türlü koşula uyum sağlayıp sağlıkla yaşam sürdürebilen insanları yetiştirmenin temel şartıdır.

 

Kendim için yazıyorum.

Yorum yap