İslam her dönemde olduğu gibi modern dönemde de insanlığa fayda sağlayacak yegane sistemdir. Mezkur sistemin hükümlerinin; devlet yönetiminden insanın tırnak kesimine kadar her alanda düzenleyici olması, öte inançların “ahiret faydası” dışında dünya ve ahiret faydasını da gözetmektedir.

Her inanç sisteminde sıfatlar noktasında eşsiz ve kusursuz olan Yaratıcının, insanın her alanda kazanacağı bir düzen göndermesi, sarih bir muhakeme ile düşünülebilecek bir olgudur. Bu güzel nimetlere bizatihi toplum ve ferden ulaşılmasını sağlamak için koyulan kurallara riayeti sağlayan yollar vardır.

Günümüzde özgürlük kisvesi altında, kişilerin yaptığı eylemlerin yalnızca kendilerini ilgilendirdiği konusunda büyük bir yalan söyleniyor. Yapılmayan ibadetlerin Allah ve kul arasında olduğu, işlenen günahların yalnızca kendilerini ilgilendirmesi gibi sözlerle meydana gelmiş yalanları toplum olarak belli bir bilinç çerçevesinde yok etmemiz gerekmektedir. İslam bireysel yaşanan bir ruhbanlık dini değildir. Bu minvalde ibadetlerin bir kısmının toplu olarak yapılabilmesi şartı vardır. Peygamber (a.s.)  “Kim bir kötülük görürse onu eliyle değiştirsin, şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse diliyle değiştirsin, diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse kalbiyle buğz etsin ki bu, imanın en zayıf derecesidir.” buyurmuştur. İslam bunun için gelmiştir; yanlışı doğruya, bozuğu düzgüne, batılı hakka çevirmek için. İmanın en zayıf noktası da elimizden kayarsa halimiz ne olur?

Bakınız yüzyıllardır toplumun örf ve adetlerine aykırı olduğu için nice doğru ya da yanlış davranış kendine yer bulamamıştır. Çevremizdeki bu tür örnekleri görüldüğünde haklı ya da haksız, engelleme ve zorunda bırakma anlamında sistemin nasıl sağlam işlediği görülebilir. Bir de bu sistemin ilahi yani kusursuz temellere dayandığı düşünüldüğünde, binlerce yıldır ulaşılmak istenen adalet sisteminin oluşacağı malumdur.

Bir seferberlik ilanı gerek. Devletlerin bozuk sistemler güdümünde olması sebebiyle imha olmuş toplumu ihya etme seferberliği… Buyurun en yakınınızdan başlayın, onların dağılıp gitmelerine mani olacak güzel bir sözle üslupla Muhammed a.s.’ın yaptığı gibi. Evimizde de dünyada da düzen ancak böyle kurulur. Din nasihattir. Emrolunduğun gibi dosdoğru halde, doğruluğu nasihat et. Bakınız yüce Rabbimizin kurtuluşa erenler olarak nitelediği toplumlar iyiliği emreden kötülüğü nehyedenlerdir.

Sonuç olarak Müslümanın görevi (gerek gerçek hayatta gerekse sosyal mecrada hakaret yeme pahasına) güzel sözle hakkı tavsiye edip batıldan uzak tutmaktır. Bu kusursuz sistemle canlı cansız bütün mahlukata adalet götürmenin yolu budur. Dinin zirvesi olan bu yolu tutmanıza vesile olması duasıyla.

Rasulum de ki: “Hak geldi batıl zail oldu. Zaten batıl yıkılmaya mahkumdur.”

 

Allah'ın kulu

Yorum yap