Ben kadının çalışmama özgürlüğünü savunan birisiyim. Böyle bir özgürlük var eğer yoksa da olmalı böyle bir özgürlük ifadesi. Kadının çalışmama özgürlüğü, bireyin kendi hayatıyla ilgili önemli kararları bağımsız bir şekilde alabilme hakkını ifade eder. Özellikle çocuk sahibi bir kadının, çocuklarının ilk yıllarında onlarla daha fazla vakit geçirme isteği, hem çocukların gelişimi açısından hem de kadının kendi yaşam tercihleri açısından oldukça kıymetlidir.

Çocuk gelişimi uzmanlarına göre, bir çocuğun ilk yılları karakter, duygu dünyası ve sosyal becerilerinin şekillendiği en kritik dönemdir. Bu dönemde anneyle geçirilen zaman, çocuğun güven duygusunun pekişmesine, dil ve iletişim becerilerinin gelişmesine ve duygusal bağların kuvvetlenmesine katkıda bulunur. Annenin, çocuklarının yanında olması, onların duygusal ihtiyaçlarını anında karşılayabilmesi ve ilk deneyimlerine tanıklık etmesi, çocukların kendilerini güvende hissetmeleri açısından da önemlidir.

Kadının bu dönemi çalışarak değil, çocuklarıyla ilgilenerek geçirmeyi tercih etmesi, bir seçim ve aynı zamanda bir özgürlüktür. Toplumsal baskılar veya ekonomik zorunluluklar nedeniyle çalışmaya yöneltilen kadınlar, kimi zaman çocuklarıyla istedikleri kadar vakit geçiremeyebilirler. Ancak bu kararı alma hakkı, kadının bireysel özgürlüğünün bir parçasıdır ve saygıyla karşılanmalıdır.

Öte yandan, kadının çalışmama özgürlüğünü destekleyen bir diğer bakış açısı da, kadının yalnızca üretim gücü olarak değil, aynı zamanda bir birey ve bir anne olarak değer görmesi gerektiğidir. Toplumda kadınların iş gücüne katılımı elbette önemli bir ekonomik ve sosyal kazanımdır; fakat bu durum, her kadının kendi yaşam biçimini seçme özgürlüğünü kısıtlamamalıdır.

Buraya kadar basit ifade ile olması gerekebilecek bir rota ya da sunum yazmaya çalıştım. Şimdi bu yazıyı yazmada ki ana gereksinimime geleyim. İki gün önce Sayın Erdoğan Kadem toplantısına katıldı ve orada 2028 yılına kadar kadın istihdamını yüzde 40’ların üzerine çıkarmayı planladıkları söyledi. Nesiller ihya ve inşa edecek muktedirin geldiği son nokta desem abartı kalmaz sanırım. Nereden bakarsanız bir tezatlık elimizde kalıyor sayın başkan. Zira 3-4 konu başlığında toparlarsam…

1- En az 3 çocuk diyorsun (ki bence haklı bir serzeniş ve talep) ancak malum ekonomik serüvende geçim kaygısı olan aileler, rızkım Allah’tan geldiğine değil de bankamatikten geldiğine inananlar tabi ki bu durumu çocuktan kısacaklar. E bir de kadın iş gücü açığını değerlendirmeye başlayan mevcut politika ile insanlar hanımını evde bulamıyor ki ya da sehven buldu diyelim bu çocuğun bebekliği büyümesi anaokulu ve okul süreci… Annesinin kaç sene yanında kalmasını uygun görürsünüz. yeni doğum yapan memur bir anne ise 6 ay işe dönmek zorunda eğer işçi ise daha erken dönmeli.

2- Biz içinde bulunduğumuz medeniyet havzasının bize yıllarca verdikleri ile anneyi rahmetin menbaı kabul edip o kaynaktan doyasıya, kana kana içecek nesiller hayal etmişken şimdi anne işe çocuklar kreşe düşüncesi ile ailenin temeline koyduğunuz dinamitlerin farkında mısınız?

3- Son olarak diyelim ki kadın istihdamını artıracaksınız bari kadının merhamet ve vicdanından istifade edilebilecek işlere ve alanlara yönlendirilseniz. Kadın aşevi sorumluları, yardım derneklerinin kadın yetkilileri, hastanede kadının rahmetine ihtiyaç duyulabilecek alanlar da istihdam edilebilir. Buradaki muradım fıtrata uygun bir alan yaratılması. Aksi halde zaten kaymakta olan eksenimiz daha da şirazesi yamuk bir hale dönüşecek.

**Not: Muhakkak eklenecek bir çok kalem vardır ama vakit bulamadım, destek olursanız maddeleştirip aile sosyal politikalar bakanlığına taslak gönderebiliriz.

**Not2: Kadınlar her işi yapabilecek güçtedir ancak içlerinde barındırdıkları  beşeri rahmet daha güçlüdür.

Yazar, çizer, fotoğraf çeker. Çayı sever, evli, bir kız ve bir oğul babası.

Yorum yap