Bu başlığı neden tercih ettiğimi tam olarak ben de bilemiyorum. Açıklayabilirim ve fakat temellendiremem. Ancak çok ironik bir şekilde de yazmak istediğim sorun konu başlığına da uyuyor. Çünkü yaşam tarzımızın, sorun çözme yöntemlerimizin, sorunlarımızı tahlil etme ve çözüm üretme yöntemlerimizin geçerliği ve güvenirliği kalmadı. Amiyane tabirle son kullanma tarihi geçti.

Histeri, artık bilimsel çevrelerce kullanımı bırakılmış bir tanımlama ve tanı türüdür. Bu anlamda kullanım geçerliliğini yitirmiştir diyebiliriz.

Kadın hastalığı olarak görülürdü, rahim ile ilişkilendirilirdi vs. Şimdilerde ilgili hastalığa ait belirtiler farklı isimler altında sınıflandı. Ve fakat konumuz o değil.

Bilimsel tanımının dışında bir kasıt ile günümüzde yaşadığımız bazı sorunları en iyi bir şekilde Histerik Bulaşma ile tarif edebilirim.

Yaşama bir anlam yükleme ve bulma çabası, buna dair sancılı süreci, yaşam motivasyonları keşifsiz bir şahit olma ve özenme halini aldı. Ve en önemlisi bu özenme hali olgunlaşmamış bir ruh halinin özentisidir. Dolayısı ile salt teşhir etme üzerine kuruludur. Bu da kalıcılığa engel olmaktadır.

Histerik olmasını çağrıştırmasının nedenine gelecek olursam; abartılı, çıldırmışçasına, yoğun fizyolojik görüntü ve sorunların ortada var olmasına rağmen psikolojik kökenli olması, sorunun kökenleri ile kişisel bağlantının kopması, öz farkındalığın kaybolması, duygusal sorunlar karşısında çaresizlik, düşünce gücünde kısırlık ve tüm bunlara eşlik eden en önemli özellik olan sosyal bulaşıcılığın olması.

Çılgınlığımızın, işlevsiz baş etme yöntemlerimizin ve sorun çözme yollarımızın, hastalıklarımızın sosyal yollarla bulaşmasını kastediyorum. Derinliksiz, zayıf, özentili, göstermelik, abartılı ve düşünceden yoksun bir bulaşma hali.

Kendime ait bir lanet olarak görüyorum “anlayış gösterme ve hak verme” huyumu. Ülke insanı olarak yaşadığımız bu sorunlara da anlayış gösteriyor ve hak veriyorum bu yüzden.

Sosyal ilişkilerimiz, bireysel ilişkilerimiz, reflekslerimiz, bam tel(ler)imiz, mantalitemiz duygu temellidir. Fakat duyguların yanına akıl, feraset, düşünce, bilgi, okuma kültürü, farklılığa dair görgü, yaşam kalitesi yerleşmezse duygu temelli yaşam bir hastalığa dönüşür. Duygularını yönetemeyenler eninde sonunda hastalanır. Çünkü duyguların bir sınırı ve tatmininde devamlılık hali yoktur.

Arzu, heves, sevme, nefret etme, şehvet, hırs, bağlanma, kin, öfke vs. sınırı var mıdır ki sizce?

Denge ve olgunluk yoksa bir yerde duygular yük haline gelir. Belini kırar, kalbini kırar ve hatta aklını kırar; hasta eder insanı.

Siyasetimiz, politikalarımız, ekonomik reflekslerimiz, alışveriş alışkanlıklarımız, yatırım enstrümanlarımız, eğitsel içeriklerimiz, kurduğumuz sistemler, eğlence anlayışımız, ticari girişimlerimiz, sloganlarımız, eylemlerimiz, protestolarımız ve son sürece de atıfta bulunursak boykotlarımız ve bunlara karşı çıkışlarımız histerik, derinlikten ve öz farkındalıktan yoksun ve bulaşıcı.

O nedenle tutarlı değil, kalıcı değil, etkili değil…

Bu histerik bulaşmanın en önemli kanalı ise günümüzde sosyal medya olmuş durumda. Sosyal medya her şeyi anında bizim yaşamımıza boca etmekte; bizi anında düşünmeden ve değerlendirme yapmadan harekete geçmeye sevk etmektedir. Şahit olduğumuz her durumla ilgili içimizde uyanan duygu yetersizlik ve geç kalmışlık olmaktadır. O nedenle hep bir adım öteye gitme arzusu ortaya çıkmaktadır.

Protesto mu, daha iyisini, yüksek seslisini ve âlâsını yaparız.

Karalama mı? En kaliteli çamur hazır.

Zenginlik ve şatafat mı? En renklisini ve janjanlısını bulmak zorundayız.

Eylem mi? En çarpıcısı…

Güzellik mi? En pürüzsüzü ve ışıltılısı…

Vs.

Zenginlerin para harcama ve eğlence tarzları, para kazanma yöntemleri, insanları ayartma ve aldatma tarzları anında aynılaşıyor ve işi bir adım ötesine taşıma ile farklılaşacağını zannediyor. İnsanın ruhu ve geçmişi ile ilgili olan estetik anlayışı anında aynılaşıyor. Sanki herkesi zombileştiren bir rüzgâr esiyor ve nefes alan her kes(im) anında kendini kaybediyor.

Bu içinde bulunduğunuz durumun sonucu duyguların (hâlbuki insanı İnsan eden şey aynı zamanda duyguları idi) yıpranması ve kıymetini kaybetmesidir. Sıradanlaşmakta ve etkisi anında kaybolmaktadır.

Bu histerik bulaşmanın katalizörü sosyal medya olsa da hastalığın asıl sebebi olgunluktan ve derinlikten mahrum ruha ve düşünceye sahip olmaktır.

Çözüme dair ilk adım, hangi alan ile ilgili olursa olsun ayrıntıya dair bir bilgiye ve geniş ölçeğe dair bir bakış açısına sahip olmaktır.

"Çay, dinlemek ve yazmak olmazsa kendimi kötü hissederim" diye düşünen biri...

Yorum yap