Kan tutuyor efendim. Bu yazıyı yazarken bile elim ayağıma dolaşıyor. Bayılma gibi ileri seviyede değilim ama kan tutuyor işte. Ama çalıştığım yere gelen ve “Sabahtan beri kimse gelmedi. Kan vermek ister misiniz” diye kurum kurum dolaşan sağlık görevlilerine kayıtsız kalamadım. Hanımın da gazıyla, “Ama benimle uğraşacaksınız ona göre” diye tembihleyerek öğle tatilinde Kızılay otobüsüne gittik ve bin türlü nazla kan verdim hayatımda ilk defa. Görevliler sağ olsun çok ilgilendiler. Yaklaşık yarım saat sürdü. Yerimden kalkamayınca ayağımın altına yastıklar, telkinler, “şimdi geçer, merak etmeyin”ler…
Ankara’dayken “tutuyorsa seninle uğraşamayız” diyen görevliler yüzünden bu zamana kadar kan vermek nasip olmamıştı. Zaten tuttuğu için de işime geliyordu bu durum.
Form doldururken fark ettim ki istese bile kan verebilecek kişi sayısı oldukça az. Bundan sonra vakti geldiğinde düzenli olarak vermeye çalışacağım.
Bu konudaki spekülasyonlara, iddialara v.s. hiç girmek istemiyorum çünkü çözüm önerisi sunmadan, alternatif üretmeden eleştirmek çok kolay. Bu konularda tereddüdü olanların Kızılay kan bağışı otobüslerindeki görevlilerle bizzat görüşmesini tavsiye ederim. En azından benim tanıştıklarım, samimi bir şekilde durumu anlatıyorlar. Hele hele kanın satılması gibi bir durumun olmadığı konusunda ikna oluyorsunuz.
Bakınız kan, üretilebilen bir şey değil ve geometrik olarak artan devamlı bir ihtiyaç. Buna karşın bağışçı sayısının yetersiz olduğunu söylüyor görevliler. Kan vermenin, bağışçının bizzat kendisine olan faydalarını bir kenara bırakın, hastanelerde hastası için yana yakıla kan arayan insanları gördüğünüzde bu durumun önemini anlıyorsunuz. Üstelik bilindiği gibi “benim kanım herkeste var” bahanesi geçerli değil zira en çok bulunan kan grubu aynı zamanda en çok ihtiyaç duyulan kan grubu oluyor.
Kanımın üç kişiye verileceğini öğrendiğimde ise ayrı bir sevindim. Birisine bir faydasının dokunması insana ne de güzel hissettiriyor. Oradan oraya savrulan tozun, olduğu yerde duran taşın bile sayılamayacak kadar çok faydası var etrafına ya senin ey ademoğlu, birine bir faydan dokundu mu? Hadi bir yerden başla!