Hak etmeden kazandığımız yaşamın, yine belirleme şansımız olmadan verilen süre ile dünyanın herhangi bir yerinde bazen 2 metrekare bazen metrelerce karelik bir yerde ilk nefesini alıyoruz.
İşim gereği tanık olduğum ameliyatlarda beni en çok tedirgin eden doğumlar olmuştur. Mesleki olarak bakıldığında ise doğum en az risk bulunduran işlemlerdendir. Çünkü fizyolojik olaydır. Kesi gerektirmez.
Yeni bir dünyanın doğması beraberinde beni defalarca etkiliyor. Doğan bebeğin ağlaması yıllar sonraki sana mesaj veriyor. Çok ağlayacaksın, çok üzüleceksin ama sonunda anne kucağındaki seni susturan huzura, annen yanında olmasa da ulaşabileceksin, elbet bir gün susacaksın diyor. Bu böyleyken insan hep mutlu olmayı bekliyor. Acı yaşamanın o kadar zor olduğu ortadayken sindirmesi de o kadar zorlaşıyor. Kimileri bu acılara bir son verebilmek için yaşamını sonlandırmayı tercih ediyor kimileri ise bu acıları, yaşlandıkça cildine kazınan çatlaklara gömüyor. Değişmeyen tek bir şey var o da zamanın bir şeylere gebe olduğu.
Gebelik, canın içinde oluşan yeni bir can. Zamanın gebeliği de zamanın içinde oluşan yeni bir zaman. Zamanın içinde oluşan yeni bir olay döngüsü. Kötü anıların doğurduğu iyi anılar. Ya da iyi anıların doğurduğu kötü anılar. İyinin içinde kötü, kötünün içinde iyi.
Peki zaman nelere gebe ? Acı, hüsran, pişmanlık, mutluluk, huzur ve daha sayılamayacak kadar çok duygular ve olaylar döngüsü.
İster tanrı deyin ister evrensel güç, isterse kozmik güç. Ama asla tesadüf değil. Yaşamınıza sadece çerçeveden uzaklaşarak bakın. Göze değil de vücuda, vücuda değil de çevrenize, çevrenize değil de yaşadığınız semte yaşadığınız semte değil de yaşadığınız ülkeye ve gezegene. Yaşanan olayların sizlere doğurduğu sonuçlar tesadüfi ve müdahalesiz olabilecek kadar basit mi ? Tekrar söylüyorum İsterseniz tanrıya atfetmeyin. Evrensel güce atfedin. Evrensel güce atfetmeyin, kozmik güce, maddelere atfedin. Ama bu gerçeği asla değiştirmiyor.
Yaşanan her olayın dişlisi sebep olacak yeni olayın dişlisini çeviriyor. Yeni olayın dişlisi ise olaylar örgüsünün dişlisini çeviriyor.
Yaşadığınız acı olaylar, belki iyi ki yaşadım diyebileceğiniz bir dingin mutluluğa sebep oluyor ya da yaşadığınız olay daha acı olaylara, ondan sonra daha da acı olaylara. Ama bu işleyiş sizin doğumunuzdan önce de durmadı. Sonra da durmayacak. Aldığınız her nefes başka bir nefesi etkileyecek. Asıl gerçek ise bunların sadece sizin hayatınızda gerçekleşmiş olmayacağı.
Sizin hayatınızda yaşanan her olay başka hayatlara dokunacak. İstediğiniz kadar bencil olun ya da görünmeye çalışın. Tek değilsiniz. Kendinize tek yetecek kadar da mucizevi değilsiniz. Birilerinin yaşadığı anıların sonuçlarına ihtiyacımız olduğu gibi insanların da bizlerin yaşadığı olayların sonuçlarına ihtiyacı var. Durum böyleyken insan nasıl da bencil. Canı istediği için attığı her adımın sadece kendini etkileyeceğini düşünerek sorumsuzca yaşamayı tercih ediyor. Ama bilmiyor ki bir diğerinin sorumsuzca attığı bir adımın onun sorumsuz adımını tetiklediğini. Bilinçli adımların bilinçli adımları, bilinçli adımların bilinçsiz adımları tetiklediğini. İstediğimiz kadar reddedelim ama bazılarının mutsuzluğunun bizlerin mutluluğuna, bizim mutsuzluğumuzun bazılarının mutluluğuna borçlu olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Belki de bu kadar acılarla dolu hayatın yaşanabilmesi için böyle teselli edebiliriz acılarımızı. Acılarımızın iyi şeylere sebep olduğuna inanarak daha yaşanabilir kılarız hayatımızı.
Unutmayın acılar iyi bir şeylere, belki yarın belki yıllar sonra sebep olacak. Ve iyi ki yaşamışım diyeceksiniz.