Bugün 21 Mart. Baharın gelişinin sembolü nevruz, bir kez daha geldi. Bahar yeni bir uyanış, yeni bir diriliş, yeni bir hayata gözlerini açmak demektir. Doğanın yeniden yaşama başladığını görmek insanı heyecanlandırıyor, özellikle doğayı bir kâinat ayeti gibi okumayı seven birisi iseniz.
Havaların ısınması, esen lodosun ağaçları döllemesi, toprağın kar ve yağmur suları ile iyice kabarması, hepsi yeniden dirilişe aracılık eden sünnetullah’ın mihenk taşları.
İnsanın da yeniden dirilmesi için belli başlı beslenme kaynakları vardır. İnsan neyi kaynak olarak belirlerse onunla beslenir ve yaşar, onunla ölür ve onunla yeniden haşrolunur.
Allah Kerim kitabında şöyle buyurmuştur.
“Allah’ın varlığının delillerinden biri de şudur: Sen yeryüzünü boynu bükük (kupkuru) görürsün. Onun üzerine yağmuru indirdiğimiz zaman kıpırdar kabarır. Şüphesiz ki, onu dirilten, elbette ölüleri de diriltir. Şüphesiz O, her şeye gücü hakkıyla yetendir.” (1)
Vahiy de, tıpkı ölü toprağı dirilten su gibi ölü ruhları diriltir.
Yeryüzünün üç evladı olan bitki, hayvan ve insanın her birinin bu canlılık veren mevsimden bir payı ve bir hakkı vardır: Bitkiler ve çiçekler bu mevsimde kendi olgunluk kemaline ulaşır ve en yüce şekilde güzelliklerine güzellik, canlılıklarına canlılık katarlar. Hayvanlar ise suya ve ota kavuşur ve böylece de semizlik kazanırlar.
İnsan da insan olması, akıl, irade ve vicdan sahibi olması bakımından, bu genel feyizden pay sahibidir.
Bazı insanlar, kendileri için bir ders niteliğinde olan bahar mevsiminden sırlar ve hakikatler keşfeder. Esefle ifade etmem gerekir ki bazı insanlar da ancak hayvanlar düzeyinde bu mevsimden faydalanır. Sözünü ettiğimiz kesimin, yaratılışın bu yüce tecellisinden aldığı tek sonuç karın doyurmak, sarhoşluk arbedesi, mestlik ve hayvanlığın en alt aşamasına yuvarlanmaktır. Onlar bu mevsimden değil, bu mevsimde en iğrenç huy ve yetilerinden ilham alırlar.
Baharı yeniden diriliş, uyanış, ayağa kalkış olarak değerlendiren; akıl, irade ve vicdan ile donanmış insan, Rabbinin bu nimetleri karşısında şükür ile secde etmekten başka ne yapabilir ki?
Bu bağlamda yine Hüda’dan öğrendiklerimizle bir nebze harekette bereket vardır. Her ne kadar son gündem maddemiz salgın olsa da bizler genel anlamda gezi planlarımızı; okumak, okurken anlamak, anlayarak okumak çerçevesinde belirlemeye çalışmaktayız. İnsanın bu bağlamda Kur’an ayetinden önce iyice okuması gereken üç ayet daha vardır:
- Kainat ayeti: Doğayı, evreni ve kainatı iyi tanıma,
- Hadisat ayeti: Geçmiş ve gündem olaylarını okuma, okuyabilme ve değerlendirme,
- İnsan ayeti: İnsanı iyi okumak, tanımak ve tanımlamak. Olaylar üzerinden insan kimliği tasvir edebilmek.
Bu maddeleri sırasıyla okuyamadan okunan Kur’an ise kuru bir tilavetten başka bir şey değildir. Eğer nevruz bahanesi ile doğayla bir ilişkimiz olacaksa… Benim daha çok şu ayetler bağlamında bir ilişkim söz konusu:
“De ki: “Dolaşın yeryüzünü ve görün yaratılışın nasıl başladığını! Daha sonra Allah öteki hayatı da işte böyle var edecektir: Çünkü Allah her şeye güç yetirendir.” (2)
“Göklerde ve yerde olan her varlık onların sabahtan akşama (ilahi yasaya bağlı olarak değişip duran) gölgeleri de dahil isteyerek ya da istemeyerek Allah’a secde ederler.” (3)
“Gezip dolaşın dünyayı görün suçluların feci akıbetini.” (4)
Bu ayetler gezi planlamamda beni yönlendiren başyapıtlardır desem mübalağa etmiş olmam.
Bu verdiğim ayet örneklerinden gördüğüm o ki Kur’an; seyahati insan-Allah, ve insan-insan ilişkilerinde bir bilgi kaynağı olarak öneriyor. Eğer öyle olmasaydı Kur’an’da tam altı yerde ‘De ki gezin görün dünyayı…’ formunda, tam yedi yerde ise ‘Yeryüzünde gezip görmezler mi…’ diye toplam 13 yerde gezip görmeye çağrı yapılır mıydı?
Allah rasulü şöyle buyurmuştur;
“Her şeyin bir baharı vardır ve Kuran’ın baharı da Ramazan ayıdır.”(5)
Hz. Ali ise şöyle buyurmuştur:
“Kuran’ı öğrenin; çünkü o, gönüllerin baharıdır.”
Yeni senenin bizler için vahiyle dirildiğimiz, yeniden doğduğumuz, vahiyle inşa olduğumuz bir başlangıç olması temennisi ile…
Nevruzunuz, Bahar bayramınız kutlu olsun…
(1) Kur’an Fussilet-39
(2) Kur’an Ankebut-20
(3) Kur’an Rad-15
(4) Kur’an Neml-69
(5) el Kafi, c. 2, s. 630