Biçare kalışımın, sisin dağılıp her şeyin günyüzüne çıkması gibi ortaya çıktığı şu günlerde… Sis dağılmasın, istemiyorum.
Ola ki sis dağılırsa biçare olduğum her konu aşikar olacak. Şimdi hiç olmazsa ortalık sisli, dileyerek avutabiliyorum kendimi. ‘Hele şu sis bir geçsin’ diye beklentim var, sisin dağılmasını istemeyerek. Ya sis dağılırsa, avareliğim, boşvermişliğim, salanalığım ya gün yüzüne çıkarsa?
Hiç bir fikrim yok Rabb’im. Rabb’im gerçekten hiç bir fikrim yok. O kadar yavan karşındayım ki böyle yalınayak, düztaban halimle. Ben dahi bilmiyorum bana ve benimle beraber olanlara ne olacağını.
Onlarlaşmamak temel gayem iken var olanı korumakta zorlanıyorum. Sanırım çok yorgunum. Üzerimde değerli madenleri talan edilmiş bir coğrafyanın tükenmişliği var. Dahası bu coğrafyada çocuğuna su arayan annenin telaşeli koşturmacası ve kan, ter içinde kalmışlığı da var. Üzerine misket bombası atılmış ve ne tarafa kaçacağını bilmezliğin rotasızlığı var.
Bana yardım eder misin, tutar mısın ellerimden? Hem sen tutarsan ne sis kalır ne de sis giderse ne yaparım düşüncesi. Hem sen elimi tutarsan ne talan edilmişliğim kalır ne de misket bombası korkusundan rotasızlığım.
Bizim buralar çok şen biliyor musun? Işıklı, renkli ve bol müzikli arabalar geçiyor sürekli. Güneş tutulması gibi beş yılda bir olan bir şey bu. Sana bir şarkı armağan edeyim dur. Öyle sıradaki falan değil direkt, yekten ‘Bir kızıl goncaya benzer dudağın’ çalsın sana özel, yalnız sana mahsus. Hayır! dışarıdaki otobüsün ritmine değil, kızıl goncanın sükunetine ver kendini. Otobüsün kapısından sarkan adamı gördün mü? Onlara inanmıyorum ben.
Sahi ellerimi tutabilecek dermanın var mı?
Kaybolmaktan korkmak degerli ancak…Bugünler icin ise fazla.Hakikatten yana olmak ,adaletten- hukuktan-sahitlikten-seffafliktan yana durmak secimi ile başbaşa degil miyiz?
Bu ülke buyuk bir çoğunluğu ile tum zorluklara rağmen maneviyatının yanında durdu ancak …Artik hicret hakkı var,hukuk ,şeffaflık,akletme zamanlarına…