Kirpiklerimde bahara hasret birkaç çiy tanesiyle bakıyorum geçmişe. Sen; sızlandığım hiçbir şikayetimde yoksun. İlk yaz sürgünleri var, fidan dalları, yaban yemişleri… Huzursuz bir serçenin havalanması dallardan, bir güvercinin gagasını oğuşturması.
Yapraklarında uykusuz kuşlar barındırıyor ağaçlar, sen rüzgarlara kokunu emanet ediyorsun. Hiçbir posta alındısı yazmıyor ismini, hiçbir kargoda kayıtlı değilsin. Adresin saklı bir izdüşüm; düşlerimde, orada sen olduğundan bile emin değilim. Sahi sizin oralarda da bahar, kuş sesleriyle mi gelir? Bir sabah uyanırsın ve çocuklar ağaçlarda mıdır? Özgürce, çıplak ayaklarıyla toprağı eşeleyerek…
Sevme kuzgunları ne olur… Sevme. Onlar düşleri bir gelinciğin arsız çığlıkları gibi harcarlar. Ve onlar bilmezler, beklemenin hangi saatlerde güçleştiğini. Bir günahı taşır gibi kararırken bulutlar, içten içe titremenin manasına eremezler. Sen hangi havaları seversin bilmem ama ben havanın içimi rüzgarlarla dolduranını severim. Daha güçlü olduğumu bilirim o zaman, hangi rüzgarlara dayanabildiğimi…
Güneş, daha yirmisinde bir kız gibi dağıtırken saçlarını; payıma düşen, ıssız iç çekmelerimdir. Sen bilmezsin bir çığlığın insanda hangi hücreleri çoğalttığını. Ve içten ağlamalarımın nöronlarımı ateşe verdiğini. Roma’ da yanmıştı hani, değil mi? Pompei’de insanlar çığlık çığlığaydı. Günahlara sarılı bedenlerde kilise mumları değildi yanan, yer altında kümelenmiş azapların ateşe dönüşmesiydi. Oysa ben yanmadım, bir günahı kovalarken. Düştüm ve dizlerimi kanattım sadece.
Bir gün sen de güneşini kendi içinde ararsan yanılma! İçinde yanan ateş ısıtmaz insanı; dışındaki ısıtır. Hatta ateşlenen çocuklar üşür çoğu zaman, dişleri çarpar birbirine. Sen de umudunu düşlerinle bir tutma. Düşler beklemeye adanmış umutlardır, umutlarsa gerçekleşmek için uyanmış düşler… Fark mı? Fark senin sevmeye tutan inadında sadece. Eğer çığlık atmıyorsan hala, düş kuruyorsun demektir. Çığlık çığlığaysan, dirilmiş olabilirsin ancak.
Yabana atılmış bir terki diyar gezginiyim şimdi. Gurbet, garip kuşların üzerindeki kafesse; vatan, üstlerine açılmış gökyüzü olmalı. Bense ılık rüzgarları bağrımda besliyor, yangınlarımı güneşe armağan ediyorum. Kim bilir belki bir bahar rüzgarı, söndürecektir tüm gerçek yangınları…