İnsanlığı selamete çıkarma iddiası ve yoludur İslam. Yeryüzüne/yeryüzünde halife olmuş insanoğlunun imar, inşa ve imtihan yolculuğunda yol azığıdır.
İnsanoğlunun kalbi cenneti arzulasa da ayakları yeryüzüne basmaktadır. Gönlü ötelere ram olmuş olabilir; ancak gözü gördüğüne bakar. Ayaklarımızın bastığı, gözümüzün gördüğü bu yeryüzü ile ilgili selamet/İslam iddiamızın ayakları ne kadar yere/yeryüzüne basmaktadır.
Belki de çağımız Müslüman düşünürlerin en önemli düşüncesidir: İslam bu çağa ne vaat etmektedir ve bunu nasıl anlatacağız?
Naçizane, bu konuyu merak ettiğimde ve araştırdığımda vardığım ilk sonuç; bu çağı anlamadan sorularıma cevap bulamayacağım oldu. Bu çağı anlamak!
Sahi neydi İslam?
İlk Peygamberden son Peygambere kadar değişmeyen hakikatlerdir İslam. Bu nedenle ne gariptir/ironiktir ki, bu çağı anlamak için geçmiş çağlara bakma ihtiyacı hissettim. İslam tarihi veya İhsan Süreyya SIRMA Hocanın deyimiyle Müslümanların Tarihi: Peygamberler Tarihi…
Hz Adem, Hz. İdris ve Hz. Nuh, Hud ve Salih Peygamberler (Allah hepsinden razı olsun) kendi çağları ile uyum sorunu yaşamışlar mıydı? “Bu nasıl bir dünya, ya eskiye dönelim; ya da eskiyi yeniden yaşayalım” diye serzenişte bulunmuşlar mıydı acaba.
Buharlı gemileri reddedip veya elde edemeyip ahşaptan gemi mi yaptı Hz. Nuh? Eminim ki kendi çağına uyum sorunu yaşamamıştır. Yeryüzü sular ile dolup taştığında, birinci kıyametimiz diyebileceğimiz tufan koptuğunda bir Peygambere gemi yapmak da yakışırmış. İslam gemi yapmak ile de yaşanırmış.
Bizim açımızdan kadim sayılan Mezopotamya Hz İbrahim için de kadim sayılır mıydı bilmiyorum; ama Nemrut ve Azer’in hükümran olduğu, insanların yıldızlardan medet umduğu o çağda İbrahim (a.s.) hiç boşluğa düşmedi. Aman Ya Rabbi, bu nasıl bir uyum! Yıldız ilminin revaçta olduğu bir zamanda, güneş-ay ve yıldızlar üzerine bir iç muhasebe. (لَٓا اُحِبُّ الْاٰفِل۪ينَ) “Lâ-uhibbü’l-âfilîn”
(Derken gece bastırınca İbrâhim bir yıldız gördü: “Bu benim Rabbim, öyle mi?” dedi. Yıldız batınca da: “Ben batıp kaybolanları sevmem” dedi.) (En’am/76)
Çölün mahrumiyetine karşılık zemzem, kuş uçmaz kervan geçmez bir coğrafyaya Ka’be. Tüm insanlığı buraya çekecek bir ibadet: Hac ve Kurban.
Ya’kub ve Yusuf (a.s.) Peygamberlere verilen rüya te’vili ilmi; bir rüya üzerine kıtlıktan kurtuluş ve Mısır’ın İslamlaşma projesi.
Firavunun hükümranlığına ve Mısırın medeniyetine (!) karşı iki Peygamber (Yusuf ve Musa) sarayda büyüdü.
Sihirbazlara karşı asa, köleleşmiş bir ruha sahip olan İsrailoğulları körlüğüne-inatçılığına karşı yed-i Beyza, kızıldenizin yarılması ve nice mucizeler. Soruna Uyumlu Çözüm. Hz. Davud ve Hz. Süleyman kendi saraylarına ve hükümranlıklarına uyum sorunu yaşamadılar. Bu iki Peygamberin mirası içinde şımaran ve şeytanlaşmanın dibine vuran İsrailoğullarının ma’bedinde Hz. Meryem’in temizliği, Hz. İsa’nın mu’ciz varlığı dikkat çekebilirdi ancak.
Özet olarak, hangi Peygamber kendi zamanının adamı olmamakla, çağını anlayamamakla ve halkının sorunlarına karşı aciz kalmakla suçlandı?
(Devamı ikinci yazımızda)