Haber manşetleri ne zaman bizi topluma adapte edecek? Acıyla yazılmış şiirler neden hep favori listelerimizin başında? Hep olgunluğunun zirvesini yaşayan elmanın dalından düşmesiyle mi sonuçlanacak bu hikaye? Ayağımı yere sağlam basışlarımdan anlaşılacak mı kararlılığım? Soruyorum, bir adım sonrasına emin olmayan hislerime şiirler yazabilecek hanginiz?
Gece olunca mı karanlık olur yoksa karanlık olunca mı gece, birileri bir şeyler söylemeli buna. Yoksa cinayete kurban gitmeden geleceği görmesini beklemek kadınlardan. Ben de gelmesini beklemeden binerim dolmuşa.
Çürük muz kabuğu ne zaman meyvesini korumayı bırakırsa, bir sistemin mucizesine hayranlığımı o gün bırakacağım. Ölüm diye bir kelimenin varlığı baştan aşağı saçmalık. Döndürüleceğiz. Mesnevi gibi değil.
İki defa okumadan anlamadığın bir cümlenin hissiyatıyım. Daha önce başaramadık. Bu sefer de olmayacağını anlayana kadar her şey yolundaymış gibi davranalım. Herkes gibi. Bir sır vereyim, herkes hep dallarında.
İnsan boyunu aşan yerin ortak adıymış derinlik. Ben onlardan farklı düşünüyorum. Belli bir derinlikten sonra ışığı kaybedersiniz. Sokak tezgahtarından alınan bir bileklik veya değerli bir saati kaybetmeye benzemez. İkizler gibi. Aynı yerdesin, farklı noktadasın. Aynı sahneler, farklı manzaralar. Tek bir senaryo, birden fazla çıkarım. Buradaki “çıkarım” kâr manasında değil.
Artık ismini hatırlayamadığım bir karakterin başrolüsün. Ya da hayat filminin üçüncü sınıf arka plan oyuncusu. Bu filmde senarist de oyuncu, yönetmen de oyuncu. Bu filmde herkes oyuncu. Seyircisi olmaması büyük etki yaratıyor yapım şirketlerinin gözünde. Buradaki “yapım” ek değil. Birleşik.
Arap Emirlikleri gibi.