İstanbul’da Anadolu Kavağı diye bir yer var, bilir misiniz bilmem. Ailemle gitmekten çok lezzet alırız. Onlar denize girer, ben kitap okuyup manzarayı seyrederim.
Onlardan bir gün telefonda haber sitelerini geziyorum. Maşallah, her biri birbirinden güzel haberlerin yarısına kadar dayanamayıp değiştiriyorum.
Birden değiştiremeyeceğim bir video düşüyor önüme. Prof. Dr. Üstün Dökmen Beyefendi dökmüş döküştürmüş ayrıştırıcı, kışkırtıcı, incitici, boşa koysam almayan doluya koysam dolmayan fikirlerini.
Dünyanın hızla değişmesine kızan ben, Üstün Dökmen Beyefendinin değişmediğini gördüğüme sevinmeli miyim diye düşünürken yan masada oturan altı yedi tane yarı çıplak erkek içki masalarının başında sınırlarının çok dışına taşan bir sesle bangır bangır hem konuşup hem de içiyorlardı.
Hafif demlenen kafalarıyla ideolojilerini söylüyorlar ortalık yere. Masa tam bir cennet. Birisi diyor: “Ben ırkçıyım, hani Naziler var ya, işte onlar gibi.”
Diğeri diyor ki: “Ben faşistim”, diğeri: “Atatürkçüyüm” diyor, bir diğeri: “Muhafazakar demokrat.”
Daha bildiğin ne kadar ideoloji varsa masada can buluyor. Masaya gidip sormak istiyorum: “Bırakın onu bunu! Başörtülüler ne yapar ne yapamaz? Siz ona cevap verin!”
Bakın bu beyefendi “psikologluk ve benzeri şeyler yapamaz” dedi.
Çok değil benim gençliğimde “okuyamaz ve bazı meslekler dışında çalışamaz” derlerdi.
İçim dolu ipin ucunu kaçırırım diye detayına girmiyorum.
Velhasıl, mazileri karanlık. Söyleyin bakalım okur mu bu kızlar, gönlünün istediği, eğitimini aldığı her mesleği yapar mı diğer kız kardeşleri gibi?
Toplum olarak yaşama hakkına saygımız yok. Her şeyi bir kurala bağlamak istiyoruz. Benim gibi ol! İnancın, ideolojin, yaşam biçimin, ailen. Farklı olan aramızda erisin yok olsun.
Sağcısı, solcusu, muhafazakarı, seküleri, dinlisi, dinsizi ülkenin asıl birleştiği ideoloji: Faşizan temayül…
Size faşizan temayülün el kitabından birkaç madde sıralayayım mı?
Madde 1: Düşünce kalıplarından, inanma biçimlerine kadar hep kendi gibi olmayı dayatmaya çalışırlar. Tornadan çıkmış gibi aynıdırlar; ama tatmin için farklılıkları var gibi davranırlar.
Madde 2: Konuşmaları milli marş söyler gibidir. Her şeye hazır kartları vardır hafızalarında. Özgürlükler mi? Hazır kartlarını çıkarırlar. Tak koyarlar masaya. Siyaset mi? Ta!. Din mi? Tak! Kadın hakları mı? Hazır popüler konu ya ona iki kart çıkaralım. Tak tak! Kadın cinayetleri mi? Hemen! Başörtüsü mü? Şort mu? Tak tak tak!
Madde 3: Bir olaya ya da hizmete ya da ihmale, özgürlüklere, haklara, gasplara, zamlara, yollara, hastanelere, parklara, konserlere, tiyatrolara, üsluba, şiddete, tacize, devrime, evrime muhalif taraftalarsa farklı bakar, görür ve yorumlarlar. İktidar tarafındaysalar farklı bakar, görür ve yorumlarlar.
Madde 4: Her yerde kadına şiddete hayır, çocuğa şiddete hayır, hekime şiddete hayır, öğretmene şiddete hayır diye pankartlar açarlar ama her birisi bir diğerine kademeli olarak şiddet uygulamaktan vazgeçmezler.
Madde 5: Herhangi bir alanda dayılarının olması için, geçiş üstünlüğü için, diğerlerinden daha özel muamele görmek için can atarlar.
Madde 6: Yeni tanıştığı birisine “Nerelisin? Mesleğin ne? Kaç yaşındasın? gibi yargı oluşturan sorular sorarlar.
Madde 7: Yabancılara sınırsız bir tolerans ve cana yakınlık gösterirler ama kendi içinde olana hep kalıp yargılarla bakarlar.
Madde 8: Eşlerine, kızlarına yapılmasını layık görmediklerini, kendi ahlak terazilerinde layık gördüklerine yapmaktan utanmazlar.
Madde 9: Ülkelerine gelen turisti bile ırklarına göre ayırırlar.
Madde 10: Her daim nefret söylemi üretirler ama hep karşı tarafın ürettiğini iddia ederler.
Ülkemizde her gün yaşadığımız daha bunlar gibi hayatı çekilmez kılan onlarca şey var. Okulda, hastanede, sokakta, trafikte, aile meclisinde, Büyük Millet Meclisinde.
Kendisini ya da dahil olduğu grubu hakikatin merkezine koyanlara atfolunur.