Bu yazıda öğrenci yerine özellikle “öğrenen” terimi kullanılmıştır.

Bu yazı tavsiye niteliğindeki bilgilerden çok, mevcut durum değerlendirmesinden ibarettir.

 

Neredeyse hepimizin sıralarından geçtiği okulların gerçek amacı nedir?

Öğrenenleri eğitmek mi yoksa öğretilmesi gerekenleri verip dönüt almak mı?

Ülkedeki eğitim kurumlarına bakalım…

Devlet okulları,

Özel okullar,

Parasız özel okullar,

Açık öğretim okulları,

Kişisel gelişim kursları,

Online ders veren kurumlar,

Bireysel ders veren eğitmenler,

Merdiven altı çalışan kurs benzeri oluşumlar,

Halk eğitim merkezleri,

Anaokulları,

Üniversiteler,

Kreşler ve daha niceleri…

Bunlara kaynak sağlayan kurumları da ekleyecek olursak, sayıları bir hayli fazlalaşıyor.

Peki bu kadar sayıdaki kurum ve eğitmenler neden öğrenenleri etkileyemiyor?

İsmini sayamadığımız onlarca eğitim kurumu var. Kimi kar amacı gütmeden kurulmuş kimi ticarethane gibi çalışan kurumlar.. Hepsinin ortak paydası öğrenenleri eğitmek değil öğrenenlere öğretmek.

Eğitimin tüm paydaşlarının ortak bir amacı var: Öğrenenleri hayata değil sınava hazırlamak.

Herkesin odaklandığı nokta müfredat dahilinde çıkabilecek sorular.

Müfredatın içeriğinin nasıl olduğu veya olması gerektiği hakkında pek bir şey söylemeye gerek yok. Sonuçta içeriğin niteliğinden çok niceliği önem kazanıyor.

İçeriği zenginleştirecek farklı kaynaklardan beslenmenin pek bir öneminin olmadığını da söylemek gerekiyor. Bu söylemden, öğretmenlerin kendini eğitmediği anlamı çıkarılmasın. Elbette kitap okuma oranı öğretmen camiasında diğer meslek guruplarına göre çok fazla. Ama bu öğrenilenlerin aktarımındaki engeller, öğrendiği şeyleri sadece okuyan bireyin kişisel gelişiminden öte gitmiyor. Çünkü müfredat dışında mesela bir test ya da plan hazırlamak ya da bireylerin bilmesi gereken bilgileri farklı kaynaklardan pekiştirmek yasak, evet yasak. Sadece müfredat… Çünkü sınavların içeriği bu müfredat dahilinde yapılıyor. Eğitmeye değil de öğretmeye yönelik, yani sınavlara yönelik, soru çözüm tekniklerine odaklanmış bir sistemle karşı karşıyayız. Sınavlar bireylerin müfredattan beslenip eğitildiği yer olmaktan çıkıp sadece öğrendiği ve bir süre sonra unuttuğu bilgilerden ibaret. Hal böyle olunca eğitimin en güzel örnekleri de satırlar arasında kaybolup gidiyor. Mesela işlenen konunun bize kattığı değerlerden çok bu konuda gelebilecek soru sayısına göre öneminin artması ve eksilmesi mevzusu daha önem kazanıyor.

Daha hızlı ve daha yanlışsız soru çözen bireylere yönelik seviye grupları oluşturuyoruz. Çünkü iller arasında, il içindeki okullar arasında ve hatta bölgesel bazda net sayısının yüksek olduğu okullar diğerlerine göre daha çok müşteri çekiyor. Mantık bu olunca müşteri terimi de çok abes durmuyor hani.

Okullar mezun veriyor her yıl. Her yıl binlerce öğrenen neredeyse hiç bir şey hakkında düşüncesi olmadan sadece öğrenip bir süre sonra unuttuğu bir sistemden tabiri caizse elekten geçiyor.

Maalesef sosyal medya aracılığıyla yayılan bir akımın veya yararsız bir bilginin çoğu zaman da eğlence amacıyla çekilen kısa videoların yarattığı etkiyi müfredattaki bilgilerden hiçbiri veremiyor.

Öğrendikçe bizi daha bir cahilleştiren bilgileri gördükçe okula devam etme arzumuz köreliyor. Çünkü bireyin beynine yüklenecek müfredatın içeriğinin hayata bakan yönü değil sınava bakan yönü en öncelikli mesele haline geliyor.

Bir de içeriğin mesela siyasi ve ideolojik çıkarlarımıza ters düşmesi durumunda, nesnelliğini çekinmeden öznelliğe çevirebiliyoruz. İçeriğin yanlış da olsa bu şekilde öğrenilmesini mecbur kılıyoruz.

İçeriği değiştirilen bilgiler bizi özgür düşünme becerisinden de giderek uzaklaştırıyor.

Yazıyı uzatmadan, bilerek ve isteyerek burada bitirmek istiyorum.

Çözümün ne olması gerektiği hakkında belki onlarca yol var.

Şöyle ki az bir araştırma yapınca sosyal medyada üzerinde en fazla konuşulup yazılan konular arasında bu mevzunun geldiğine ve çoğunun dikkate alınmadığına şahit oluyoruz; ama ben öğrenenlerin kendilerini geliştirme arzularının azdan çoğa doğru artmasıyla değişebileceğine inananlardanım.

Vesselam.

Allah'ın kulu

Yorum yap