Şimdilerde uzaktayım senden. Fikrim ve zihniyetim çok ayrı. Bırakıp gittiğin o günden beri gah oradayım gah burada. Beni almadan gitme…
Yürek sevdalanmış, kalp yaralanmıştı artık. Çekilen çilelerle gönül olgunluğa ermişti. Gözlerinde dünyaya dair parıltılar oluşmuştu, fark etmemek elde değildi. Haklıydın aslında.
İlk tanıştığımız da yaşımız, ağaçlardan erik ve elma almaya müsaitti. Mahalle ne çekmişti bizden. Nasibini almayan ağaç kalmamıştı. Saklambaç oynarken saklandığımız yerde uyuya kalmalar, aldığımız meyveleri adaletle üleşmeler, seneler kovaladıkça bizi, hayatı hissetmeye başladık.
İlkin ağzımızdaki cümleler değişti. Biraz kallavi, biraz ağır, ama yerine oturduğunu düşündüğümüz cümleler. Bize laf öğreten büyüklere özenmeler ve örnek almalar başladı sonra. Şimdilerde anlıyorum bize biçilen kaftanı giyiyorduk hayatta. Hiç kendi gömleğimiz olmamıştı!
Gençliğimizi fikir ve zihniyetimizin gerçekleşmesi uğruna harcıyorduk. Seni o zamanlar daha çok sevmiştim dostum. Ellerimizi tutup zincir yaparken meydanda gözlerin ne güzel bakıyordu ufka. Heyecanım heyecanından, enerjim enerjinden geliyordu.
Yaşıtlarımız kafe, bar dolaşırken biz senle Tanios kayasının tepesine oturup Lamia’nın güzelliğini seyreder, az da olsa dedikodusunu yapardık. Sıkılırsak Beatix’in sapsarı saçlarına bakar güneş diye hayaller kurardık. Doğunun güneşinde yanar batıdan rüzgâr beklerdik. Ama biz doğunun çocuklarıydık.
Yolumuz bir uçurumun kenarına geldiğinde ayrıldık. Artık yetişkin sayılırdık. Bizim hayattan değil, hayatımızdakilerin bizden beklentileri vardı. Babamın ve dedemin lafı gibi.
– Oğlum evlenmelisin!
Öyle ya doğruydu. Lakin nasıldı. Hayatta bunu hiç düşünmemiştik. Dava uğruna sevgiyi ve aşkı ıskalamış es geçmiştik.
- İş
- Güç,
- Para,
Ne acayip üçlemeydi.
- Dava,
- Gençlik,
- Slogan,
Bu daha mı iyiydi. Bize öğretilenle yaşanılası hayat karışmıştı birbirine ve para diye bir şey girmişti hayatımıza, bütün sorunları halleder diye.
İşte davadan hebaya geçişimiz böyle olmuştu senle. Bize parayı bırak davana bak diyenler şimdilerde hep bir koltuk üstündeler. Şimdi fabrikadan çıktığım gibi eve gidiyorum dostum. Bir kızım ve bir oğlum var. Geçim derdindeyim sen gibi. Ayın sonu zor gelmekte.
Sende evlenmişsin, bir kız da senin varmış. Adı Sena’ymış öyle mi? Hayatta tekrar bir yerlerde buluşmak üzere.
Eski dostun…
Abdulkadir KONYA