Birey olarak bir görevimiz olmalı. Toplum olarak da bir görevimiz olmalı. Hatta devlet olarak da bir görevimiz olmalı. Durumdan vazife çıkarmıyorum. Bunu biraz güncelleyerek konuya girelim. Bir yerde “Neme lazım, bana ne!” demeden bunu yapabilmeliyiz.

Bu durum ekonomik olsun, siyasi olsun, fark etmemelidir. Ya da evde, pazarda veya iş yerinde olsun…

Peki bize görevi kim verecek? Önce bunu belirlememiz gerekir.

İnsanlığı yoktan var edene kulak verelim:

فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا اللَّهُ

’’Biliniz ki, Allah vardır ve birdir. ‘’ Muhammed Suresi: 19

Başka bir okuyuşla : ‘’Allah‘ın varlığını ve birliğini bilgi zemininde inşa ediniz.’’

Fa’lem üzerinden ele alıyor. İbn-i Arabi der ki bütün kelimelerin ruhu vardır. İşte bu ayette daha deruni olarak “bil ki”, “bilin” fiili kullanılıyor. Demek ki Kuran-ı Kerim bunu salt bir duygu zemininde istemiyor. Bu bir bağlılık değildir. Yani rasyonel olarak da ele alınabilir. Bilgi zemininde bir sistem kuruyor.

İslamın en temel kavramı olan tevhit ise , bunu akıl ve vahiy düzleminde ele alır.

Bir örnek verelim. Yanımıza biri geldi. Dedi ki “Beni dinleyin”. Dinledik, konuşmalarına veya söylediklerine “doğru” dedik. Neye göre dedik? Aklımıza göre. Ortak zemin nedir? Burada akıldır.

İşte zeminimizi iki şekilde anlamak gerekiyor:

a– Akıl,

b– Vahiy

Zihnin grameri var buna mantık, evrenin grameri var buna da yasa diyoruz. İki kavram kullanıyoruz: Açıklama ve anlama. Buna bir örnek verelim. Bugün bir ağaç fosilinin yaşını nasıl hesap ederiz? Tartışmalı da olsa karbon yöntemi kullanılarak bu bilgiye ulaşılıyor. Örneğin karbon yöntemi ile hesaplanan bu fosil 3000 yaşında olsun. Çapı da 5 metre. Boyu ise 50 metre vs. Bu, bilimsel bir açıklamadır. Sonunda da deriz ki: “Bu muhteşem bir ağaç.”. Bu son söylediğimiz bilimsel değildir ama bu anlamdır. Bizim kattığımız bir anlam.

Hayatımızın, var oluşumuzun anlamını hem akıl hem de vahiyle bilmemiz gerekir. Bu bilgi bize bir görev yükler. Bu hayatı var eden Allah (c.c.) olduğuna göre bu hayata da O müdahale edecektir.

وَالْاٰخِرَةُ خَيْرٌ وَاَبْقٰىۜ

“Oysa âhiret daha hayırlı ve süreklidir.” A’lâ: 17

Ahiret daha hayırlı. Son karar daha önemli, hayırlı. Düşün, bir daha düşün ve kararı ver.

Sorumluluk duymamız gerekir. Yerdeki bir taşı bir engeli kaldırmak bir görevdir. Kimse kaldırmasa bile. Çünkü evrensel anlamda, Peygamberimiz imanı tarif ederken: “en evveli kelime-i tevhit, en ednası ise yoldaki engeli kaldırmaktır” demiştir. Bunu bilirsek, bu bilinç bize sorumluluk yükler.

 

Muhlis UZUN

Yorum yap