Kıyamete kaç nefes kaldı acep!
Sadece benim kıyametim kopsa, biter mi ki bu dünya(nın/mın) sancısı!
“Koptu, tanesi eksik tesbihimin gönül bağı; döküldüm dört bir yana
Yana yana savruluyorum, hani ya, bir tanemden tutmayacak mısın?
Bana bunları söyleten şey, yaşadığım/yaşadığımız dengesizliklerdir. Rabbimiz Rahman Suresinde ne buyurmuştu: “Yine göğü O yükseltti, bir denge ve ölçü koydu. Ki siz (Ey insanlar), dengeyi bozup ölçüyü kaçırmayın!(55/7-8)
Akıl ve kalp arasındaki dengesizlik bizi alt üst etti. Söyler misiniz, Sophia ve Xin Xiaomeng’e (bayan yapay zeka robotlar) Monna Rosa! diye kelimelerinizi adar mısınız!
Ya da,
“Sen” depremi sarsar beni
İçimde bilmem kaç tufan kopar, ismi “Sen”
Yanar her yanım
Ateşi Sen…
Alevi Sen…
Harab bitab olurum kederden;
Sebebi Sen…
İlacı Sen…
diye diye kaleminize kalbinizi açar mısınız!
Peki aklın firavunlaştığı bu dünyada, Yusuflar zindandan bir çıkış bulur mu dersiniz! Ya vahiy, kalplere kendisini açar mı hiç! Peki o zaman anlam nasıl inzal olacak
Uyumayı unutan ve gece-gündüz dengesini bozan bizim bu nesil (ve özellikle bundan sonraki nesil) Teheccüdü bilebilir mi(yiz)!
Yunus Suresi 67. Ayeti (İçinde dinlenesiniz diye geceyi, (işlerinizi) görmenizi sağlasın diye gündüzü size bahşeden O’dur. Kuşkusuz dinlemesini bilen bir topluluk için bunda dersler vardır.) ıskalayan ve dengeyi kaçıran bir dünya huzur bulup ders alır mı hiç!
Cinsiyet ve cinsellik ile ilgili denge bozulunca, Rum Suresi 21. Ayet (Onlara ısınıp kaynaşasınız diye size kendi türünüzden eşler yaratıp aranıza sevgi ve şefkat duyguları yerleştirmesi de O’nun kanıtlarındandır. Doğrusu bunda iyi düşünen kimseler için dersler vardır.) Nazil olur mu kadına ve erkeğe! Peki o zaman aile kalır mı ya da nesil!?
Aslında anlıyorum ve yere-göğe hak da veriyorum. Araç yoldan çıktığında ve yokuş aşağı gittiğinde, büyük sarsıntı ve savrulmalar, takla atmadan önce artar ve en üst seviyeye ulaşır. Sanırım dünya da artık yoruldu bu kan dökmeye doymayan, haddi aşmayı ve ıslah adı altında ifsad etmeyi marifet sanan bu insan denen türle uğraşmaktan; onu sırtında taşımaktan.
Geceyi kaybeden “gündüzden”, kalbi kaybeden “akıldan”, erkeği kaybeden “kadından” ve dengeyi kaybeden “düzenlerden” hayır gelmeyeceğini iliklerime kadar hissediyorum. Ve, lakin bu yeni dünya düzeninin bunu umursamayıp kendine göre bir denge kurduğunun da farkındayım. Gebelik döneminde madde kullanan annelerin çocukları da o maddeden nasibini alırmış. Ve aslında bağımlı doğarmış.
Galiba “zaman ve mekan” insanoğlunun annesi gibidir. Bağımlı(sı) olduğumuz bu yeni dünyada zaman akmaya ededursun; mahşer meydanında hummalı bir hazırlık görülmekte. Mizan kurulduğunda; denge, terazinin hangi kefesine doğru bozulacak, göreceğiz.
Rabbim, bizi-ailemizi-ehlimizi ve kavmimizi A’raf Suresi 8. Ayette geçenlerden eylesin.