Cumhuriyet 12 bin yıllık insanlık tecrübesidir ve insanlığın devlet geçmişinin vardığı son noktadır.
Cumhuriyet halkın kendi kendisini yönetmesidir. Bu haliyle Cumhuriyet saltanatın, hanedanlığın ve tek adamlığın tam karşısında durur.
Rabbimiz Kur’an vahyinde cumhuriyeti öğütler:
“Onların devlet yönetimi aralarında danışma (şûra, meşveret) iledir (Şûra 42:38).” Cumhuriyet, Şûra’nın kuruma dönüşmüş halidir.
İlk Meclisin (1920) duvarında bu ayet asılıdır, orada beş yıl süreyle kalmıştır. Bu haliyle, Şura yani ortak akıl, yani demokrasi cumhuriyetin temelidir.
Cumhuriyete hayır diyen Kur’an’a da hayır der.
BABADAN OĞULA GEÇEN HANEDANLIK İSLAMİ DE İNSANİ DE DEĞİLDİR
Saltanatın, hanedanlığın, tek adamlığın olduğu yerde liyakat ve ehliyet yoktur. Liyakatin olduğu yerde de saltanat yoktur. Hanedan varsa, babadan oğula geçecekse “Emaneti ehline veriniz (Nisa 4:58)” Allah’ın öğüdü nerede kaldı? Tek adam varsa danışma nerede kaldı?
Müslümanların tarihine baktığınızda ne görüyorsunuz? Saltanatın dibini, tek adamlığın dibini…
Ve 1400 yıllık İslam tarihinde bu ayeti duvarına asan bir İslam Devlet başkanını… Görmezsiniz.
ÖZGÜRLÜK VE DOKUNULMAZLIK İNSANIN TEMEL HAKKIDIR
Alman anayasasının 1. Maddesi; “İnsanın onur ve haysiyeti dokunulmazdır” der. Her insan değerlidir. Bir insanın değerine “haysiyet” denir.
Bu maddenin anayasaya konulması için 75 milyon insanın ölmesi gerekti. Almanlar bundan ders aldılar.
BİZ DERS ALIYOR MUYUZ?
Cumhuriyetimizin değerini bilmedik. Kötü bir mirasyedi olduk. Cumhuriyet kuruluş ilkelerinden saptı. Her türlü görüşün yer aldığı İlk Meclisteki (1920) ortak akıl maya olarak kullanılıp gelişerek devam etseydi.
Farklılıklarımızın bir musibet değil bir zenginlik sayıldığı; dil, din, ırk, renk, kabile, bölge, mezhep, inanç, meşrep farklılığının “insan ortak paydası” altında bir çeşitlilik olduğunu kabul ettiğimiz bir toplum olmalı değil miyiz?
Cumhuriyeti “akıl, bilim, hukuk ve demokrasi” ile taçlandırmalı değil miyiz?
Bize, bütün zorluklara rağmen, saltanattan Cumhuriyet hediye eden Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını rahmetle anıyorum.
İlkeleriyle, tüm kurumlarıyla, tüm kurallarıyla Cumhuriyetin işlediğini görme dileğiyle Cumhuriyetimizin 101. yılını kutluyorum.
Başımızı öne eğip, Cumhuriyet muhasebesi yapmamız dileğiyle…
“Cumhuriyetimizin değerini bilmedik. Kötü bir mirasyedi olduk. Cumhuriyet kuruluş ilkelerinden saptı.”
Beş yıl asılı kaldığını söylediğiniz şura ayetini meclisten kimler kaldırttı mesela, Kongo halkçı partisi mi?
Alman anayasasının insan onuruna yaklaşımından söz etmişsiniz, maalesef aynı Almanya’yı Gazze soykırımında tam da zalimlerin yanında destekçi olarak buluyoruz, çok da yol kat edememişler demek ki.
Bugün baktığımızda adı cumhuriyet olan birçok diktatörülükleri gördüğümüz gibi adı monarşi ya da krallık olan birçok demokratik ülke görüyoruz. Demek ki rejimin şeklinin pek de bir önemi kalmıyor.
Bence ayetin meclisten kaldirilmasi dogru bir sey.Din dayatilmamali ya da musluman olmayan bir kisiye kanit olarak sunulmamali.Ortak evrensel ilkeler ancak kanit ya da sınır olarak sunulabilir.Kral iyi ise guzel ama kotu ise…Baba iyi ama evlat yetersiz ise …Bir toplumun kaderi boyle tesadufi durumlara birakilmamali.Sorunlar ciksa da sorunlarin cozumu de cumhuriyette bireylerin secim hakkinda gizli bence.Ornegin basortusu meselesi…Cozum yine cumhuriyetle oldu elbette sadece cumhuriyet cozmedi ama cumhuriyet olmasa yol acilmazdi.
Bu şekilde bakarsak başörtüsünü sorun haline getiren şey yeni idare sisteminin dini bir düşman olarak görmesiydi. Sorun olmayan şeyi probleme dönüştürüp yüz yıl sonra çözünce, çözümün kaynağı olamazsınız, başladığınız yere dönersiniz.
Mesele ayetin meclisten kaldırılması değil aslında, mesele tam olarak hangi ayetin kaldırıldığı. İstişare ayeti sadece tabela olarak kaldırılmadı. İlk dönem tarihimizi hangi kaynaktan okursak okuyalım, dönemin şartları kılıfına ne kadar sığınırsak sığınalım, idarenin ciddi bir istişare alerjisiyle karşı karşıya olduğunu görürüz. Hem de bilimsel alanlarda bile. Tarih kongresi bile tek başına buna yeterli bir örnek.
Biraz derinleşti mevzu.
Şuradan alsak: Cumhuriyet’in ilanına kadar ki sürece bir itirazınız var mı? Kurtuluş mücadelesine ?
Mesele tarihi olaylara şahsi itirazlarımız değil. Bizim itirazlarımızın yaşanmış bitmiş olaylara bir faydası da yok. Yaşananlar oldu bitti. Ben tüm bu süreçle kişisel olarak barıştım zaten ama anlamsız ve hatalı yüceltmelere gelemiyorum, sorun bu.
Cumhuriyetin ilanı da iyi ki olmuş, yoksa belki de bölgemizdeki diğer devletlerden farksız olacaktık. Tüm eksikliklerimize rağmen bölgemizdeki birçok devletten “ileri”deyiz. Ancak yöneticilerimizin kendi iktidarlarını pekiştirmek için her yolu denediklerini, ideolojilerini korumak için fikir hürriyetine aykırı birçok kanun çıkardıklarını hepimiz biliyoruz ki bu kanunlar halen aktif. Derdim şu: Böyle olmayabilirdi. Bu dönüşüm bu kadar acılı, zulüm dolu olmayabilirdi.