Selim…
40’lı yaşlarında, oldukça etkileyici bir görünüme sahip, çalışkan, başarılı bir iş adamıdır.
Yönettiği şirkette disiplin ve azim hakimdir. Selim şirketini sevgiyle ancak ciddiyetle takip etmeyi öğrenmiş ve zorluğundan beslenmeye başlamıştır. Onu tanıyanlar yükselişinin Tanrı istemedikçe durdurulamaz olduğunu düşünürler.
Selim’e göre hayatta iki tip insan vardır: Güçlü ve zayıf. Tanrı onu güçlü yaratmıştır. O da buna şükranla karşılık vermek istemektedir. “Zayıflar için güçlü kalmak” fikri hoşuna gitmektedir.
Zayıflar için ne yapabilirim? Selim’in zihninin bir köşesinde sürekli dönen bir sorudur bu. Bağışlar, burslar, fonlar, insanlık için çabalayan gruplarla temas ve onları desteklemek…
Başka ne yapabilirdi?
Bir kişi hariç çalışanları da Selim’i severler.
Bu sıralar Ar-Ge bölümü, yoğun ve stresli bir çalışma dönemindedir. Selim uğramak ve onlara destek vermek ister. “X Projesi” odasına girer. Aralarına yakın zamanda başlayan genç Mert odadır. Selam verir ve diğerlerini sorar. “X Projesi” testine katılmışlardır.
Mert’e bir süre bakıp: “Seni biraz zayıflamış gördüm” der, “Kendine dikkat et. Sandviç ve meyve suyuna ne dersin?” diye sorar. Mert olumlu anlamda gülümser.
Mert hayata karşı oldukça endişeli mezun olmuştur okulundan ancak kısa sürede bulduğu bu iş ve yaşadıkları… Selim’in tarzı… Mert şaşkınlıkla ve memnuniyetle izlemektedir.
Selim odanın arka tarafındaki uzanma koltuğunda sandviçini yerken içeri pazarlama müdürü girer.
“Bu testi de geçtiniz bakalım şansa… Boşuna çaba… Biz kim Hedol ile yarışmak kim, biraz ayakları yere bassa paşamızın iyi olacak. Haddini bilmeli insan. Değil mi kıvırcık? Aldığın maaşı da öğrendim bu arada. Yeni mezun olup çaylak halinle bu kadar maaş almak sana da boş hayaller kurdurmasın. Abini dinle sonra düşersin. Canın acımasın.’’ der ve Mert’in saçına uzanırken:
“Müdür Bey!”
“İlerlemeye çalışmaktan bu kadar korktuğunuzu bilmiyordum! Şirketinize ve patronunuza bu kadar güvenmediğinizi de. Bu şartlar altında beraber çalışmayı sürdürmemizin mümkün olmadığını siz de kabul edersiniz sanırım. İş akdinize son veriyorum. Bugüne kadar şirketimize yapmış olduğunuz katkılar için teşekkür ediyorum ve tüm haklarınızı alacağınızdan endişe etmemenizi rica ediyorum.”
…
Projenin tüm testleri başarıyla sonuçlanmıştır ve numune üretim aşamasına geçilecektir. Selim ve yardımcısı Kaan aldıkları tehditleri de hesaba katarak projenin her koşulda tamamlanması için gerekli tedbirler üzerinde çalışma yaparlar.
Selim ertesi sabah işe gelmez.
Eski bir depoda elleri bağlı bir sandalyede oturmaktadır. Kaçırılmıştır. Karşısında Hedol Şirketi ile kirli anlaşma yapan proje müdürü, Selim’i tehdit eder ve projenin durdurulmasını ister.
Selim Kaan’ı arar ve “projenin durdurulması kararı” aldığını söyler.
Proje müdürü Selim’e: “Seni yaşatmayacaklar ancak öncesinde seninle bir… Sen borçlu kalmaktan hoşlanmazsın” der.
Yanındaki üst düzey kölesini çağırır ve talimat verir.
Selim’i başka bir bölmeye götürürler. Zincirlenmiştir ve bir süre sonra proje müdürü bölmeye gelir.
Selim’e tecavüz eder.
Kaan Selim’in telefonu ile planlarından birini işletmeye başlar ve Selim’in yerini bulur. Proje müdürü ve adamları gelen seslerle kaçmıştır. Selim bitkin haldedir ve Kaan’dan onu evine götürmesini ister.
Günlerce evde kalan Selim sadece temel ihtiyaçları ve namaz kılmak için yataktan kalkar. Selim için zaman durmuş, anlam kaybolmuştur.
Kaan o akşam yine şirketle ilgili bilgi vermek ve Selim ‘e yardımcı olmak için uğrar.
Proje başarıyla tamamlanmış ve “X” seri üretimine geçilmiştir. Bakanlık tarafından ödül verilmek istenen Selim, davet edilmektedir. Kaan anlatırken Selim ne hissedeceğini bilemez.
Kalkıp davete gitmek, yüzlerce insanın karşısına çıkmak… Daha ne düşüneceğini dahi bilemezken düşündüğü şeyleri ifade etmek durumunda olmak… Hatta gülümsemek…
Kaan: Selim… Sen benim patronumsun. Senin yardımcın olmak aynı zamanda kutsal bir görev benim için. Sen savaşçısın Selim! Hayalleri olan bir iyilik savaşçısı… Hayallerine bir daha bak Selim. Hayalindeki çocukların, kadınların, zayıfların yüzlerine bak. Yüzlerinde keder var mı? Yoksunluk, acı var mı? Sen yaşarsan, senin gibiler yaşarsa bu hayaller gerçek olur. Ben ve benim gibiler de size bu yolda destek olmakla bu hayallerin gerçekleşmesine vesile olmakla mutlu oluruz. Ölüm tehdidi alırken bile bu olasılık üzerinden projenin tamamlanması için plan yaptık. Seni ölüm dahi korkutup yıldırmadı. Bu da yıldırmamalı ama nasıl diye düşünüyorum kaç gündür. Bu pranganın kilidini açacak anahtarı bulmaya çalışıyorum. Hüzünlenmeyin, gevşemeyin inanıyorsanız üstünsünüz-üstesinden gelirsiniz der Kitap. Bunun üstesinden nasıl geleceğini düşünüyorum. Aklıma Taif geliyor Selim… Peygamberin Taif’te gördüğü eziyet karşısında ettiği dua geliyor.
Kaan Selim’in gözlerine baktı. O karanlık günden sonra ilk kez Selim’in zihninin bir bölmesinde vakit geçirmeye başladığını fark etti.
İki gün sonra akşam üzeri yatağından çıktı Selim. İnce bir sızı vardı hala içinde ama çocukça bir huzur da hissediyordu.
Ödül töreni için hazırlandı.
Hazır mıydı? Tüm bu yaşananlar?
Burada mıydı?
?
Buradaydı.
Tam da burada, bu anda.
Zamanın sahibine aitti Selim o anda bu anda her anda olabilirdi. Hiçbir şey korkutmuyordu artık Selim’i Allah’ın ondan yüz çevirmesinden başka.
Eğer Allah ona kızmadıysa o yaşadığı hiçbir şeye aldırmıyordu.
Kapıyı açtı ve yavaş adımlarla dışarı çıktı.
…
Kaan kullanıyordu arabayı… Selim gülümseyerek başını çevirip Kaan’ı izledi.
Ne güzel bir dosttu Kaan!
Sonra tekrar yola çevirdi bakışlarını. Kendini biraz daha koltuğuna bıraktı. Gülümsüyordu. Camı açtı.
Rüzgar… Sanki içeri girmeye Selim’e dokunmaya çalışıyordu. Cama daha da yaklaştı. Başını kapıya dayadı ve rüzgarın yanaklarına dokunduğunu hissetti uzunca bir süre. Gözlerinden akan yaşları engellemedi.
…
Kürsüye yaklaştı.
Gülümsüyordu.
Alkışlar için teşekkür etti.
“Mutluyuz…
Bu projeye başlarken başaracağımıza inanmayanlar oldu. Bir süre sonra biz de tereddüt etmeye başladık ama baktık ki bu yolda tereddüt zorluyor… Biz de vazgeçemeyeceğimiz bu yolda Tanrı ‘Dur’ diyene kadar yürümeye karar verdik.
İnsanlığa hizmet eden herkesin yolu açık olsun.
Sevgiler…”