Bir süredir gündemime almak istediğim, üzerinde durduğum stres-kaygı problemleri ve davranışsal bozukluk rahatsızlıklarında çözüm için antidepresan ilaçların su gibi dağıtıldığı bir dönemde böyle bir çalışmanın yıllar sonraki benliğime yazılan bir uyarı-mektup olarak kalacak olması, bu konuyu daha fazla irdelemem konusunda beni en çok teşvik eden nedenlerden biri.
Antidepresan olarak tanıdığımız, aslında tedavi amacı ile kullanılması gereken ilaçlar, insan beyni üzerinde belirli hormon salgılanımları ile ilgilenerek insan üzerinde belirli davranış etkilerini baskılayan-arttıran, karar mekanizması ile ilgilenen, duygusal temel refleksleri değiştiren çok geniş bir farmakoloji ağı.
Konuya tam anlamıyla giriş yapmadan önce özellikle belirtmek istiyorum. Çalışmam boyunca bahsettiğim kullanımlar klinik psikyatrik vakaların dışarısında kalan kısımdır. İntihar boyutuna varabilecek klinik psikiyatrik vakalarda ilaç kullanılmadan tedavi oldukça nadir ve imkansıza yakındır.
Bugün küçük bir karamsarlık, yaşamsal sancılar veya gelecek kaygısı problemleri ile karşılaşıldığında hemen antidepresana başvurulması ve iyileşmenin tek yolu olarak düşünülmesi maalesef bireyin sorun çözme ve karşılaşılan problemlerle baş etme yeteneğini baştan aşağı harabiyete uğratarak geri dönülemez zararlara yol açıyor.
Duygusal hezimetlerden, yataktan çıkamama durumlarından, yaşamda karşılaşılan problemlere kadar reçete edilmesine gerek bile kalmadan eczaneden rahatlıkla temin edilebilen, iki üç gün boyunca art arda alınan antideprasan ilaçların o kişiyi bunalımdan dolayı çıkamadığı yatağından çıkarması ve bir nevi zihnini örtmesi durumu tedavi basamağında kolaycılığa kaçtığı için kullanımı çok yaygın bir hale gelmeye başladı. Oysa durum bu senaryodan çok daha vahim.
Bahsettiğimiz rahatsızlık verici durumların aslında insan zihninin gönderdiği birer “hayatında yolunda gitmeyen, sağlıksız bir durum var” uyarısı olmasına rağmen bu mesajlara hastalık muamelesi yapılması kişinin bu problemi kendi içinde çözmesini oldukça zorlaştırıyor.
Beyin bir problem var diyor. Bak kendini rahatsız hissediyorsun, gelecek kaygısı taşıyorsun. Kendine bir sor, düşün diyor neden bu kaygıyı duyuyorsun? Ya da seni yataktan çıkamayacak kadar miskinleştiren ne? Bunu çözmeye çalış diyor. Duygusal olarak zarar gördün. Bu zararı neden gördüğünü düşün ya da bu zararı nasıl telafi edebilirsin? Bir yolunu bulmaya çalış diyor. Buna karşılık yüce farmakoloji bilimi sana bir hap uzatıyor ve bunu içersen bütün bu problemlerden rahatlıkla kurtulabilirsin diyor. Sizce bu durum ne kadar mantıklı ve gerçekçi olabilir? Her şey bu kadar basit olabilir mi ?
Karaladıklarımın Google araması ile her yerde bulunabilecek bir içerik olmasını istemediğim için benim için değerli ve dönüş noktam olan kısa (bir de bana sorun 🙂 ) bir serüvene sizleri davet ediyorum.
Kendi yaşamımda oldukça problem yaşadığım antideprasan ilaç bağımlılığım bu durumu 3. kişi olarak izleyebilmemi tetikleyen en önemli problemdi. Neden başladığımı bile hatırlayamadığım antidepresan tedavimi 1 yıl doktor gözetiminde, 4 yıl kontrolsüz bir şekilde toplamda 5 yıl uyguladım. Her şey ne kadar dört dörtlüktü anlatamam. Şimdiki zihin yapımla üzerine belki haftalarca düşünmem gereken problemleri o zamanlar: “olsun be halledilir, onu da çözeriz, olmazsa olmasın kafama mı takacağım?” diye diye bütün üzerini örttüğüm problemleri bugünüme taşıdım. Aslında geçip gittiği yoktu. Sadece üzerini örtmekti yaptığım. Yaklaşık 1.5 yıl önce doktor gözetiminde bırakmaya karar verdiğimde de bugün bana bıraktığı enkazı tahmin edemedim. İlaçları bıraktıktan 2 ay sonra eski kişiliğim ortadan bir anda kayboldu. Her şeye daha çok sinirlenen, eskiden problemi bırakın üzerinde 5 saniye düşünmeyeceğim durumların üzerine günlerce düşünmeye başladım.
Kendi bağımlı ruh halime özlem duymaya başladım. O bağımlı kişiliğim sanki benim bedenimde yaşamamıştı. Suçu yine ilacı bıraktığım için kendi bedenimde zihnimde bulmaya başladım. Kesin emindim ilaçla alakası yoktu patolojik bir problem var diye Google hastalıkları üretmeye başladım. Bununla beraber kendimi tanımaya başlamışım farkında olmadan. Ben ise buna hastalık diyorum. Durum ne kadar vahimmiş kendim için.
Oysa anladım ki yıllardır kullandığım o antidepresanlar bırakın iyileştirmeyi beni kendime yabancılaştırdı. Karşılaştığım problemleri kendi çabalarımla çözmeye çalışmam gerekliyken ben antidepresan attım ağzıma. Zihninde iyileştirmen gereken şeyler var, kendini kurcala demek yerine bir tane daha attım. Bunun sonucunda kendimi problemsiz tertemiz biri hissettim. Yılların problemlerini günüme taşıdım. Bu problemlerin de sağlıklı bir insanın hayatında hiç bitmeyeceğini ve bitmemesi gerektiğini biliyorum. Bundan dolayı bunları antidepresan ilaçları ile örtmek yerine gün yüzüne çıkarmak ve insanın kendi emeği ve sorun çözme azmi ile çözüme kavuşturmaya çalışmak insanın kendine ve değerli bir hayata yapabileceği en büyük yatırımmış, bunu anladım bu serüvenin sonunda.
Kısaca özetlemek gerekirse klinik vakalar dışında en küçük çaresizlik ve problemlerde antidepresan ilaçlara başvurmak kişinin yaşam ve problem çözme yeteneklerini elinden alıyor ve eline seni iyileştirdim yanılgısı veriyor. O bastırılan problemler yaşamının belirli bir döneminde er ya da geç senin gündemine oturuyor. Yani tedavi olmuyorsunuz sadece problemlerin üzerini bir süreliğine örtüyorsunuz. Problem çözme ve kendini analiz etme yeteneği elinden alınmış birey sudan çıkmış balığa dönüyor. Seni kendine yabancılaştıran o antidepresan çözüm olmaktan ziyade hayatının en büyük problemini oluşturuyor.
Sorularımızın üzerini örtmek yerine onlarla yüzleşmeli kendimizi sorunsuz bireyler gibi görmek ve sorunsuz bir hayal alemindeki kendimizden uzak bir ben olmak yerine sorunlarıyla yüzleşmiş , kendini ollduğu gibi kabul eden gerçekçi bir beni tercih etmeliyiz , harika bir yazı olmuş emeğine sağlık.
teşekkür ederim 🙂