Bir Sorun Bir Cevap-4: “Bir Konuşurlarsa İslam Yıkılır mı?”


“Bir Konuşursam Aslında İslam Yıkılır” diye düşünen zevata dairdir bu yazı.

 

Bir zamanlar sansasyonel kitaplar yazmak modaydı. Gerçek din, gerçek tarih, gizlenen tarih, birilerinin gerçek yüzü gibi temalar işleyen kitaplar piyasada yer bulurdu. İlgi de görürdü. Bu kitaplar genelde yazarını tetikleyen bir olay üzerine kaleme alınır veya zaten kaleme alınmışsa yayına verilirdi.
Günümüzde bunu kendisine bir Youtube sayfası açan zevat ansızın açtıkları bir canlı yayın ile yapmaktadırlar. Dinin ve dindarların zaafları, gizlenen tarihi olaylar, cevabı verilemeyecek sorular ve çözülemeyen sorunlar ile dolu yayınları yapan ve iyi yürekli de olabilen bu abilere bir açıdan minnet de duymamız gerekir. [!] Çünkü aslında bu abiler her şeyi anlatırlarsa, bir konuşurlarsa İslam yıkılır. (!) 
Zamanında birileri bu konulara “mahrem konular” diyordu ve “sadece ilim meclislerinde konuşulmalı” derdi. Sonra zaten bu abilerin sayesinde herkes dinin aslını öğrendi de alim oldu. O nedenle mahrem olması gereken bir şey de kalmadı.
Bir kesimin de düşünce tarzı “Onlar bir ümmetti gelip geçtiler. Onların yaptıkları kendilerine, hikmetini bilmediğimiz ve dolayısı ile dilimize dolamamamız gereken konulardır bunlar,” idi.
Her şeyin ekranlarda konuşulduğu bu zamanda sosyal beğeninin altın kuralı sıra dışı olmaktır. Dolayısı ile milyon beğeni almanın ve yüzbinlerce izlenmenin kuralı da yayını yapılan konunun sansasyonel olmasında veya sunulmasında yatmaktadır. Fakat neyse ki bu abiler tüm çıplaklığı ile her şeyi anlatmıyorlar. Yoksa üç beş tane çubuk ile inşa edilmiş olan din çadırı aslında bir fiske ile yıkılırdı. Sağolsunlar…
Malzeme aynı olunca ürün de aynı oluyor bizim coğrafyada. Din savunucularımız da ne diyorlardı: “Buhari yıkılırsa Din de yıkılır.”  Bir başkası da “Mucizeler giderse Din gider.”
Başka birileri de Goethe, Kant, Dostoyevski, Shakespeare, Tolstoy aslında Müslümandı diyeceklerdi. Ya da Karl Marx’a  Das Kapitali yazdıranlar aslında Şerir Cinnilermiş. Dolayısı ile “özendiğiniz o medeniyetler aslında örümcek ağı gibidir. Bir üfleme ile yıkılır; sağlam durun ve dininize sarılmaya devam edin” mealinde şeyler derler.
Fakat ne Selman Rüşdi Şeytanın Ayetlerini yazdı diye İslam temelinden sarsıldı ve ne de bahsi geçen batılı şahsiyetlerin aslında Müslüman (!) olduğu ortaya çıkınca dinden çıkmalar son bulacak.
Dinlerin karşılaşacağı en önemli sorun temellerinin zayıf olması ve tarihlerinin utançla dolu olması değildir. Bir din için asıl yok edici sorun işlevsiz kalmasıdır. İşlev, fayda, maslahat yaşanan pratik hayat ile ilgilidir. Peygamber (s.a.v.) “faydasız ilimden bile Allah’a sığınmıştır.” Diyebiliriz ki, Din adaleti tartışmaz; adaletsizliği tartışır, gündeme alır. Adaletin tanımını yapmaz, adaletsizliğe savaş açar ve nasıl adil davranılacağını gösterir. Rabliği tartışmaz; “Alemlerin Rabbi Allah’tır, o halde O’nun vahyi ile terbiye olun,” der.
Millet ineğe, maymuna, taşa, tahtaya tapıyor ve dinleri yıkılmıyor. Çünkü onların bile bir işlevi var. Bu nedenle nefret edenin kini ve nezaketinden dolayı konuşmaktan geri duranın saklı sözleri  İslam’ı yıkamaz.

"Çay, dinlemek ve yazmak olmazsa kendimi kötü hissederim" diye düşünen biri...

Yorum yap